1978 Afganistan Darbesi: Kanlı Bir Değişim
Bazı anılar öyle derin izler bırakır ki, tarih kitaplarına geçer. 27 Nisan 1978, saat 04:30, Kabil... O gün, Afgan halkının kaderini değiştiren bir gece oldu. Muhammed Davud Han ve hükümeti, toplumun farklı kesimleri tarafından süren huzursuzlukların bir sonucu olarak kanlı bir darbe ile iktidardan düşürüldü.
Tarihin Dönüm Noktası
Afganistan, yıllar boyunca dış müdahalelere ve iç savaşlara maruz kalmış bir ülke. Darbenin arka planında ise sosyalist eğilimlerin giderek güçlenmesi ve bu durumun halkın geniş kesimlerinde yarattığı rahatsızlık yatıyordu. Resmi kayıtlara göre bu dönemde, Davud Han yönetimi altında binlerce kişi siyasi muhalefet nedeniyle tutuklanmıştı. İddia edilir ki Davud Han’ın komünist partilere yönelik baskıları, sonunu hazırlayan faktörlerden biri oldu.
Sokaklarda Kan Akıyor
Darbe sabahı Kabil sokakları patlama sesleriyle inledi; tanklar sokaklarda dolaşmaya başladı. Yaklaşık 20 bin kişi sokaklara döküldü . O gün devrimci grup Halk Demokratik Partisi (HDK), hükümeti devirmek için harekete geçti.
Halktan birçok kişi evlerinden çıkıp kendilerini gösterilere katılmaya hazır hissetti; birçok genç ise direnmek adına sokağa döküldü. O gün yaşanan çatışmalar sırasında evinin penceresinden izleyen bir tanık şöyle ifade etti: "O an o kadar çok insan vardı ki... Gözlerimin önünde neler olup bittiğine inanamıyordum.”
Darbeye Giden Yol
Darbeye giden süreçte Davud Han’ın yanlış politikaları ve uygulamaları etkili oldu. Ekonomik sıkıntılar halkın tepkisini artırırken, sol eğilimli gruplar arasında işbirliği sağlandı; bu da iktidara yönelik ciddi tehdit oluşturdu. Başlangıçta ulusal bağımsızlık idealiyle yola çıkan Davud Han'ın yönetimi zamanla otoriterleşmeye başlamıştı.
Sonuç olarak HDK'nın liderliğindeki isyancılar hem sosyalizm rüzgarını arkasına aldı hem de aşırı dinî grupların da desteğini almak için propaganda faaliyetlerine girişti . Ancak bu destek kısa sürdü; zira iç çatışmalar zamanla derinleşecekti.
Sosyal Medya Öncesi Dayanışma
Sosyal medya öncesi dönemlerde toplumsal dayanışma için başka araçlar kullanılırdı; telefon zincirleri ve gizli toplantılar bunun örnekleri arasındaydı. Çatışma sonrası insanlar bulundukları yerlerde birbirleriyle iletişim kurmaya çalışarak mahalle dayanışmasını sağladı . Günümüzde bu tür iletişim araçlarının yerini dijital platformlar aldı; Twitter’da @.................. (gizlenmiştir) gibi hesaplardan duyurular yapılıyor artık.
Tarih Tekrar Eder mi?
Darbe sonrası süreç ise tam anlamıyla karmaşa içerisinde ilerledi: yeni kurulan sosyalist yönetim yalnızca kısa süre içinde başkentte hâkimiyet sağlamayı başardı ama daha sonraki yıllarda Sovyet müdahalesine kadar uzanan zor günlere gebeydi! Resmi olmayan verilere göre sadece ilk ay içerisinde on binlerce insan gözaltına alındı ya da öldürüldü.
Bunun yanı sıra kargaşanın en kötü taraflarından biri de eğitim sisteminde yaşandı - okullar kapandı ya da işlevsiz hale geldi! İnsanların hayalleri yavaşça yok olmaya başladı…
Düşünmeden Edemiyorum...
Peki ya bugünün Afganistan’ında benzer olayların tekrarı mümkün mü? Küresel konjonktür ve aktörlerin etkisi altında her şey değişirken kendi kimliğimizle ilgili ne gibi sorularla karşı karşıya kalıyoruz? Belki de tarih tekerrür ederken biz yine hazırlıksız yakalanabiliriz…
Birçok uzman gelecekteki olası senaryolar üzerine tartışırken şu sorular zihinlerde yankılanıyor: Geçmişten ders almayı ne kadar başarabiliyoruz? Yoksa tarihin akışı bizi tekrar tekrar aynı hatalara sürüklemekten başka bir yere götürmüyor mu?