1965: Vietnam Savaşı ve Paris'teki Protestolar

1954 yılında Vietnam’da başlayan çatışmalar, zamanla uluslararası boyut kazanarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) savaşa müdahil olmasıyla daha da karmaşık bir hale geldi. 1965 yılı, bu sürecin dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçmiştir. Peki, 1965 yılında ABD'nin Vietnam Savaşı'na giderek artan katılımı ne anlama geliyordu? Ve bu durum Fransa'daki toplumsal dinamikleri nasıl etkiledi?

Vietnam Savaşı'nın Kısa Tarihi

Vietnam Savaşı, Kuzey Vietnam ile Güney Vietnam arasında süren ve 1954-1975 yılları arasında devam eden bir çatışmadır. Çatışmanın kökleri Fransız sömürge yönetimine dayanıyordu. 1946’da başlayan Fransız-Vietnam Savaşı'nın ardından 1954’te Cenevre Anlaşmaları ile ülke ikiye bölündü: Kuzeyde komünist rejim, güneyde ise ABD destekli hükümet.

Bazı tarihçilere göre ABD’nin savaşa katılımı, yalnızca askeri bir müdahale değil; aynı zamanda Soğuk Savaş’ın getirdiği ideolojik mücadelelerin bir uzantısıydı. “Domino etkisi” teorisine göre eğer bir ülke komünizmle düşerse, etrafındaki diğer ülkelerin de aynı kaderi paylaşacağı korkusu vardı. Bu yüzden ABD, 1960'ların başlarından itibaren askeri danışmanlar gönderdi ve hızla desteklerini artırdı.

1965 Yılı: Artan Müdahale

16 Mart 1965'te President Lyndon B. Johnson liderliğindeki ABD hükümeti, yaklaşık 3.500 denizciyi Güney Vietnam'a göndermeye karar verdi ve resmi olarak savaşın içine girdi. Takip eden aylarda asker sayısı hızla arttı; yılın sonunda toplamda yaklaşık 184 bin Amerikalı asker savaş alanındaydı . Bu durum yalnızca Amerikan halkında değil, dünya genelinde ciddi tepkilere yol açtı.

Paris Sokaklarında Protesto Gölgesi

Fransa’nın başkenti Paris’te ise protestolar adeta sel gibi akmaya başladı! Özellikle gençler arasında büyüyen anti-savaş hareketi dikkat çekiyordu. Buradaki insanların kaygıları sadece Vietnamm'da yaşananlarla sınırlı değildi; onlar daha çok dünya barışı için endişeliydiler!

'22 Ekim 1965, saat 18:30... Paris…'

Pazar akşamının gri bulutları altında yürüyüşe geçen kalabalıkta herkesin yüzünde kararlılık vardı! Genç kızlar el ele tutuşmuş "Barış için yürüyelim" pankartları taşıyorlardı; erkekler ise “Savaş istemiyoruz!” sloganlarını haykırıyorlardı...

Sosyal Medya Öncesi Dayanışma

Sosyal medya öncesi günlerde protestoların organize edilmesi için telefon zincirleri kullanıldı! İnsanlar birbirlerine ulaştıkça kalabalık büyüdü ve sesini yükseltmeye başladı. Radyo istasyonları da olaylara dair duyurular yaparak halkın bilinçlenmesine katkıda bulundu.

Kişisel Anılar ve Tanıklıklar

Bazıları tanıklıklarını paylaştığında duygusal anlar yaşandı. 'O gün babam benden uzak durmamam gerektiğini söyledi,' diyor Pierre adındaki bir genç... 'Ama ben sokaklarda özgürlüğümü aramak istedim!' diye ekledi. O sırada hava böyle kalabalığın yüreğini saran cesaret doluydu!

Dün ile Bugünün Bağlantısı

Tarihin derinliklerinde kaybolmamak adına bugüne dönüp bakarsak; sosyal medya platformlarının yarattığı farkındalık hâlâ önem arz ediyor! Mesela bugünlerde Twitter'da @................. gibi hesaplardan yayılan bilgilendirme kampanyalarıyla benzer duyarlılık yine yeşeriyor...

Sonuç Olarak Düşünmek Gerek!

Kendimize şu soruyu sormadan geçemiyoruz: Günümüzde yine benzer bir durumu yaşama olasılığımız var mı? Hem tarihi hatırlamak hem de geleceği düşünmek insanlık adına kaçınılmaz görünüyor...