1865 Sultana Faciası: Bir Dönüm Noktası
Buhar gemileri, 19. yüzyılın endüstriyel devriminde önemli bir ulaşım aracıydı. Ancak, buharlı gemilerin heyecan verici ve bazı zamanlar da korkutucu olan hikayeleri tarihin sayfalarına kazındı. Özellikle Sultana isimli buharlı geminin hikayesi, hayatın ne denli kırılgan olduğunu ve felaketlerin her an kapıyı çalabileceğini gösteriyor.
Sultana'nın Hikayesi
Sultana, 1863'te inşa edilmiş ve özellikle savaş sonrası dönemde Mississippi Nehri boyunca sivil yolcu taşımacılığı yapmaya başlamıştı. 1865 yılına gelindiğinde ise Sultana'nın omuzlarında neredeyse 2300 kişi bulunuyordu; çoğunluğu Birleşik Devletler İç Savaşı’nda hapsedilmiş askerlerdi. Bu durum, geminin taşıdığı yolcu sayısını kat kat aştığı anlamına geliyordu!
Duygusal bir anekdot: Belki de o günlerden birinde, George Brown isimli bir askerin eşi ona sıkıca sarılmıştı; gözlerinden akan yaşlar, belki de son kez birbirlerine veda ettiklerinin habercisiydi.
Kaza Anı
Tarih: 27 Nisan 1865, Yer: Mississippi Nehri… Sultana nehir boyunca ilerlerken bir anda büyük bir patlama meydana geldi. Gemi hızla su alarak batmaya başladı. Resmi kayıtlara göre yaklaşık olarak 1700 kişi hayatını kaybetti! Bu rakam o dönemin en büyük deniz faciasından biri olarak kayda geçti.
Bazı tarihçilere göre olayın sebebi aşırı yüklenme iken, diğerleri teknik aksaklıkların da etkili olduğunu savunuyorlar . Patlamanın ardından birçok kişi suya düşerek boğulurken bazıları ise yanarak can verdi. Bu görüntüler insanlığın trajedisini adeta sergiliyordu.
Sosyal Medya Öncesi Dayanışma
Söz konusu felaketin ardından halk arasında büyük bir dayanışma örneği gösterildi. O dönem sosyal medya yoktu ama insanlar telefon zincirleriyle yardımlaşmaya çalıştılar; komşular arasında yapılan duyurular ve radyo ilanları ile yardım toplandı. Yerel gönüllüler kurtarma ekipleri oluşturdu; pek çok cesaret abidesi insan enkaz altındaki yaralıları kurtarmak için seferber oldu.
Tarihsel Arka Plan ve Etkiler
Sultan’ın battığı yıl olan 1865, Amerika'da İç Savaş'ın sona erdiği yıllardı; ülkede derin yaralar açılmışken halk hala savaştan yeni çıkmış askerlerini karşılamak için hazırlanıyordu. Resmi olmayan verilere göre kaza sonrası ölenlerin %85'i askerlerden oluşmaktaydı ki bu da aslında iç savaşın bitimindeki acının derinliğini gözler önüne seriyor.
Peki ya kurtulanlar? Kurtulanlardan biri olan Henry Mitchell ise şöyle anlatıyor o günü: "O an bildiğim her şey yok oldu! İnsanlar çığlık atıyordu; ben sadece hayatta kalmak istiyordum.” Bu sözler bile o an yaşanan depremin şiddetini hissettiriyor bize!
Zamanla Değişen İletişim Yöntemleri
Tarihsel olaylarla günümüzdeki iletişim yöntemleri arasındaki paralellik dikkat çekici! Mesela şu anda Twitter gibi sosyal medya platformları kullanarak anında bilgi paylaşımı yapıyoruz . Belki de gerçek zamanlı iletişim biçimleri geçmişte hiç olmadığı kadar önemli hale geliyor... Sonuçta herkes bilgiyi almalıydı değil mi?
Tarihin Tekerrürü mü?
Bugün özellikle doğal afetler veya büyük kazalarda hızlı müdahale etmek kritik önem taşıyor! Peki ya gelecekte aynı acıları yaşamamak adına neler yapılabilir? Geçmişten ders almak yeter mi? Herkesin kafasında yanıtlanması gereken sorular bunlardır... Belki de tarih tekerrürden ibarettir demek pek yanlış olmayacaktır!