1978 - İstanbul, Beyoğlu'ndaki tarihi Çiçek Pasajı çöktü. Enkaz altında kalan 12 kişi öldü, 16 kişi yaralandı.
Çiçek Pasajı Çöküşü: Tarihin Gölgesinde Kalan Hayatlar
1978 yılının o karanlık gününde, Beyoğlu’nda bir gürültü patırtı yükseldi. 30 Eylül 1978, saat 14:20… Çiçek Pasajı’nın mavi-beyaz fayansları bir anda gökyüzüne bakarken, her şey bir anda darmadağın oldu. İnsanlar korkuyla kaçışmaya çalıştı. Peki, bu büyük felaketin ardında ne vardı?
Tarihi ve Kültürel Önemi
Çiçek Pasajı, İstanbul’un en eski ve tanınmış yapılarından biri olarak bilinir. 1870 yılında inşa edilen bu yapı; o dönemdeki sosyo-kültürel hayatın merkeziydi. Lokantalardan çiçekçilere kadar pek çok dükkanın yer aldığı bu pasaj, adeta Beyoğlu’nun kalbiydi. Bu nedenle tarihi ve kültürel önemi tartışılamazdı.
Aniden yaşanan çöküş ise sadece fiziksel bir yapının yıkılması değil; aynı zamanda insanların hayatlarının da yıkılması demekti! Resmi kayıtlara göre; tam 12 kişi yaşamını yitirirken, 16 kişi yaralanmıştı. Bunu sayısal verilerle özetlemek gerekirse: Herkesin bildiği gibi hayatta kalanların yanı sıra kaybedilen canlar da önemliydi!
Çökmenin Nedenleri
Bazı kaynaklara göre; Çiçek Pasajı'nın çatısında uzun süredir devam eden onarımlar yapılmadığı iddia ediliyordu. Ayrıca yoğun yağışların ve altında bulunan zemin su seviyesinin yükselmesi de çökmeyi tetikleyen faktörlerden biri olarak gösterilmektedir.
O gün orada bulunan yaşlı bir adamın ifadesine göre : “O an hiç beklemiyordum... Herkes eğlenirken daha önce duyduğum sarsıntılar kulaklarımda yankılanmaya başladı.” Bu tür ifadeler sadece o olayın şokunu değil; toplumun travmasını da gözler önüne seriyor.
Sosyal Medya Öncesi Dayanışma
Dikkat çeken şeylerden biri de sosyal medya yokken insanların nasıl iletişim kurduklarıydı. O zamanlarda telefon zincirleri ile hızlıca haberleşiliyor, mahalledeki herkes yardım için seferber oluyordu! Birçok radyo istasyonu durumu aktarmak için canlı yayına geçerken; halk dayanışma içinde birbirlerine yardımcı olmaya çalışıyordu.
Kayıpların Ardındaki Hikaye
Her felaket insanlık hali… Kayıplar sonrası belleklerde yer edinen hikayeler de peşinden geliyor! Mesela; o gün orada olanlardan biri olan Ayşe Hanım’ın yaşadığı acıyı dinleyelim: “En son çocuklarımı dükkanımda bıraktım… Onları göreceğim umuduyla pasaja girdim ama sonra bir gürültüyle yer altına çekildim.” Hayatta kalan herkes gibi onun da ruhunda derin yaralar açılmıştı.
Tarihsel Yansımalar ve Bugün ile Bağlantılar
Peki ya bugünün İstanbul’u? O zamanlar iletişim imkanları sınırlıyken bugün tüm dünyayı avucumuzda tutuyoruz! Örneğin sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar sayesinde acil durumlarda anında tepki verilebiliyor.
Bugün Twitter’da @............. (Gizlenmiştir) gibi hesaplardan duyurular yapılırken; o dönem insanları birbirine bağlayan telefon zincirlerinin artık yerini dijital dünyadaki hız almıştır! Örneğin...
Daha geçen hafta gerçekleşen depremde yüz binlerce mesaj anlık olarak gönderildiği görülmüştür ki bu durum tarihsel değişimi açıkça ortaya koymaktadır.
Sorularla Geçen Zaman
Tüm bunların yanında geriye dönüp bakıldığında soru işaretleri var mı? Acaba daha iyi korunabilir miydi tarihi yapılar? İnsan hayatını koruma adına daha fazla ne yapılabilirdi?