1953 - Moncada kışlası baskınıyla Küba devrimi başladı. Devrimcilerin lideri Fidel Castro tutuklandı.
Moncada Kışlası Baskını: Küba Devriminin İlk Adımı
“Küba'da neler oluyor?” sorusuyla başlamak, tarihsel bir dönüm noktasına parmak basmak gibi. 26 Temmuz 1953'te, Fidel Castro ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen Moncada Kışlası baskını, sadece bir askeri eylem değil; aynı zamanda bir ulusun kaderini belirleyen devrimci bir hamleydi. Bu olayın anlamı ve önemi, sadece Küba'nın değil, Latin Amerika'nın da siyasi tarihine damgasını vurmuştur.
Moncada Kışlası’nın Önemi
Moncada Kışlası, Santiago de Cuba'da yer alıyordu ve ülkenin ikinci en büyük kışlasıydı. İçinde bulunduğu dönem itibariyle Batista yönetiminin otoriterliği altında ezilen halkın sesi olma potansiyelini taşıyordu. Castro’nun liderliğinde 165 devrimcinin katılımıyla gerçekleşen bu saldırıda amaç, kışlayı ele geçirip silahları almak ve halkın bilinçlendirilmesiydi. Baskından sonra resmi rakamlara göre 6’si asker olmak üzere toplamda 70 kişi hayatını kaybetti.
Tarihsel Bağlam ve Sonuçlar
Baskının hemen ardından Fidel Castro tutuklandı; ancak bu tutukluluk durumu onun liderlik yolculuğunu sona erdirmedi. Aslında iddia edilir ki, hapsedilmesi onun kahramanlık hikayesinin başlamasına zemin hazırladı. Dönemin koşullarında halk arasında Castro'nun efsaneleşmesi adeta kaçınılmazdı! İki yıl süren mahkeme süreci sırasında yaptığı savunma konuşmasıyla kendisini “devrimci” olarak tanımlamış ve bunu günümüz gençliğine ilham verecek şekilde ifade etmiştir.
'O gün babam Santiago sokaklarında yürüyüş yapıyordu; herkes Moncada'yla ilgili haberleri konuşuyordu. Herkes umut içerisindeydi,' diyor hayali bir tanık olan Ramón Cruz… O dönemde radyo istasyonlarının önemi yadsınamazdı; tüm şehir haberleri dinlerken birbirine telefon zincirleri aracılığıyla ulaşıyordu. Radyo kanalları her akşam monologlar yapıyor; insanlar sokağa dökülerek destek veriyorlardı.
Devrim Rüzgarları Esti
Baskından sonraki süreçte Batista hükümeti karşıtı hareketler hız kazandı. Resmi olmayan verilere göre 1957 yılına gelindiğinde Küba’da devrimci grupların sayısı iki katına çıkmıştı! Halkın içerisinde büyüyen öfke ise artık görünür hale gelmişti.
Bazıları bu durumu “moncadizm” olarak adlandırarak yeniden şekillenen kimliklerini sorguladılar! Kimlikler tam anlamıyla bir puzzle gibi dağıtıldı... O dönemde sosyal medyanın olmayışı nedeniyle insanlar kitaplarla eğitim alıyor, broşürlerle birbirlerine ulaşmaya çalışıyordu!
Sosyal Medya Öncesi Dayanışma
Sosyal medyanın olmadığı o yıllarda kübaneler birbirlerine destek olabilmek için birçok geleneksel iletişim yöntemini kullanıyordu. Telefon zincirleri özellikle etkin biçimde kullanılırken mahalle dayanışmaları da oldukça yaygındı. Herkes kendi komşusunu haberdar etmek için adeta yarış içindeydi!
Bugün ile Bir Bağlantı Kurmak
Bugünlerde sosyal medya platformları üzerinden sesimizi duyurmak kolay ama belki de bazen bu kadar hızlı tepki vermek kaybolan anlık deneyimlerden mahrum kalmamız demek olabilir... Örneğin bugünlerde Twitter'da @........... (Gizlenmiştir) gibi hesaplar aracılığıyla geçmişe dair tartışmalar açılıyor ama o dönem insanlarının cesaretini göremiyoruz gibi hissediyorum! Günümüz iletişim araçlarını kullandığımızda eski dostlukların ne denli sağlam olduğunu unutabiliyoruz!
Sonuç: Devrim Sadece Başladı mı?
Küba Devrimi’nin ilk adımı olan Moncada baskını ile birlikte aslında düşünce dünyasında da devrim gerçekleşmeye başladı diyebiliriz! Belki de Fidel Castro’nun ifadesinde olduğu gibi 'Hayatım boyunca sadece zafere inandım.' sözü burada tekrar akıllara geliyor… Peki sizce tarihin tozlu raflarından çıkarak bugüne taşıdığımız hangi hikayeler toplumsal dönüşümü tetikleyebilir? Bunun cevabını bulmak için tarihi incelerken kendi geçmişimize ışık tutmayı unutmamalıyız!