1966 Moruroa Adası: Fransa'nın Nükleer Denemeleri ve Sonuçları
O gün, 2 Temmuz 1966, saat 09:00, Moruroa Adası… Birçok insanın hayatı ve geleceği bu anla değişti. Denizdeki sessizlik bozuldu; denizin derinliklerinden yükselen bir gürültü duyuldu. Bu gürültü aslında insanlığın geçmişte yaptığı en büyük hatalardan birinin yeniden sergilenişiydi. O tarihte Fransa, Pasifik Okyanusu’ndaki ilk nükleer bomba denemesini gerçekleştirdi ve bu olay dünya genelinde büyük yankılar uyandırdı.
Nükleer Denemelerin Arka Planı
Fransa’nın nükleer silah geliştirme çabaları, Soğuk Savaş dönemiyle paralellik gösteriyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, birçok ülke nükleer silah üretme yarışına girişti. 1950'lerde başlayan bu süreçte, Fransa da bağımsız bir nükleer güç olabilmek için harekete geçti.
Bazı tarihçilere göre, bu kararın arkasında yatan en önemli motivasyon; uluslararası prestij kazanma isteği ve Sovyetler Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri karşısındaki stratejik dengeyi sağlama arzusu idi. Öyle ki o dönem yapılan istatistikler göstermektedir ki, Fransa’nın da nükleer kapasiteye sahip olmasını isteyenler oldukça fazlaydı.
Aldébaran Denemesi
Aldébaran kod adı verilen bu deneme sırasında Moruroa Adası seçilmişti çünkü uzak ve izole bir bölgeydi. Ancak dikkat çeken şey... Burada yapılan deneylerin çevreye etkileri zamanla ortaya çıkacaktı. Resmi kayıtlara göre 5 megatonluk patlama gücüne sahip olan bu bomba, atmosferde oluşan büyük bulutlar şeklinde yayılıyordu.
Bunun yanı sıra bazı kaynaklara göre deneme sırasında çevreleyen adalarda yaşayan insanlar üzerinde radyoaktif etkilerin olduğu iddia edilmektedir ki bu durum yıllar boyunca sağlık sorunlarına yol açtı . Gözlemciler arasında bulunan eski Fransız askeri André Duval ise şöyle ifade etmiştir: "O gün o bulutların yükselişi bana dünyayı bitiriyor gibi hissettirdi.”
Denemenin Sonuçları
Fransa'nın ilk nükleer bombası için gerçekleştirilen Aldébaran denemesi sonucunda yalnızca askeri bir başarı değil; aynı zamanda büyük uluslararası tepkilere neden oldu. Özellikle Pasifik adalarındaki devletler ve yerel halklar duruma karşı çıkmıştı. Yıllar sonra bile bazı aktivist grupların 'Aldébaran travması' diyerek ifade ettikleri olaylara tanıklık eden pek çok kişi vardı.
- Tepkiler: ABD'den gelen açıklamalarda yaşananların endişe verici olduğu vurgulanırken, BM'den de art arda kınama mesajları gelmeye başladı.
- Sosyal Dayanışma: O dönem ülkeler arası dayanışma çağrıları yapılırken telefon zincirleri üzerinden bilgilendirme yapılıyordu.
- Pek çok vatandaş harekete geçti: Yerel gruplar yaratıldı; bununla birlikte radyo kanalları aracılığıyla halka ulaşmaya çalıştılar .
Buradan hareketle günümüzde yaşanan gelişmelere baktığımızda özellikle Twitter'da @........... (gizlenmiştir) hesaplarından oluşmuş tartışmalar görmemiz mümkün! İnsanlar sosyal medyada etkin şekilde seslerini duyurabiliyor ancak ne yazık ki o dönemde böyle imkanlar yoktu.
Şimdi gelelim bugüne! Hangi dersleri alıyoruz? Bugün bile 'nükleer enerji güvenliği' konusunu konuşmakta olduğumuz şu günlerde dikkat edilmesi gereken şey şu: geçmişten gelen derslerle ilerlemek şarttır! Yani belki de teknolojinin yanlış ellerde ne kadar tehlikeli olabileceğini unutmamalıyız.
Kimi zaman gözyaşlarını tutamayan tanıklara sahibiz; örneğin İvan Esquivel’in ifadesine göre "Bunların yalnızca beni değil tüm toplumu etkilemesini istemezdim." diyerek yaşadıkları travmayı dile getiriyordu.
Hâlâ toplumlarda yankılanmaya devam eden Moruroa’daki Aldébaran denemesi bize hatırlatıyor ki savaş araçlarının güçlü olması demek; her ne olursa olsun insanoğlunun kaybedecek daha çok şeyi olduğu anlamına geliyor! Ve tabii merak ediyorum: Bu türden travmatik olaylardan nasıl ders çıkarıyoruz? Gerçekten dünyamız için tehdit oluşturan durumlardan gerekli önlemleri alıyor muyuz? ) VI