15 Yunan Mültecinin İdamı: İzmir Saat Kulesi Altında Bir Dönem
1945 yılında İzmir'de gerçekleşen bir olay, Türkiye-Yunanistan ilişkilerini derinden etkileyen bir dönüm noktası olmuştur. Ancak bu durumun arka planını anlamadan önce, o dönemin sosyal ve siyasi bağlamına göz atmakta fayda var.
Tarihsel Arka Plan
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte, Avrupa'da büyük göç dalgaları yaşanıyordu. Savaşın yıkıcı etkileri, insanların yerlerinden edilmesine neden olmuştu. Bu kaos ortamında, birçok Yunan mülteci Türkiye'ye sığınmak zorunda kalmıştı. Bu durum, iki ülke arasındaki tarihi gerginlikleri daha da derinleştirmişti.
Bazı kaynaklara göre o yıl Türkiye'de toplamda yaklaşık 100 bin Yunan mülteci bulunmaktaydı. İzmir ise bu mültecilerin en yoğun olarak bulunduğu şehirlerden biriydi. O dönem Türk toplumu ile Yunan mültecileri arasında sürekli bir gerilim yaşanıyordu; sosyal ve ekonomik sıkıntılar bu gerilimi tırmandırıyordu.
Olayın Gelişimi
15 Ekim 1945 tarihinde, İzmir'in merkezinde bulunan Saat Kulesi'nin altında iki kişi tarafından gerçekleştirilen saldırıda tam olarak on beş Yunan mültefi öldürüldü. Olayın ardından Türk güvenlik güçleri hemen harekete geçti ve saldırganlar kısa sürede yakalandı.
Saldırı sonrası dönemin hükümeti oldukça kararlı davrandı; iddialara göre hızlı bir mahkeme süreci başlatıldı. Mahkemeye katılanların ifadelerine göre, saldırganlar öç almak amacıyla hareket ettiklerini belirtmişlerdi . Sonuç olarak, yargılanan iki kişi hakkında idam cezası verildi ve cezalarını infaz etmek üzere belirtilen gün saat kulelerinin altına götürüldüler.
Duygusal Bir Anlık Sahne
15 Ekim akşam saatlerinde İzmir'de yoğun bir kalabalık toplanmıştı. Kimisi merakla gelişmeleri izliyor kimisi ise adalet arayışı içerisinde hüsrana uğramış görünüyordu...Bir kadın elindeki çocukla birlikte oradaydı; gözü yaşlıydı ama içinde büyük bir acıyla dolup taşmanın verdiği haykırış hissediliyordu: “Bu ne adalet!?” dediğinde etrafındaki insanlar başlarını eğerek sustu...Herkes kendi düşüncelerine daldı o an...
Dikkat çeken şey şuydu ki; sokaklar boyunca yürüyüş yapan vatandaşlar ve radyo duyuruları ile idama karşı çıkan gruplar zamanla birleşip büyük bir eylem gerçekleştirdiler.
Sosyal Medya Öncesi Dayanışma Detayları
O zamanlarda sosyal medya olmadığı için toplumun kendini ifade etme biçimleri daha farklıydı. Mahallelerde oluşturulan telefon zincirleri sayesinde halk bilgilendiriliyor ve birlik sağlanmaya çalışılıyordu. Ayrıca çeşitli radyo kanallarından yapılan duyurular insanları mobilize ediyor ve destek toplamak için organizasyonlar kurmalarına sebep oluyordu .
Taniğin Hatırladığı Günler
"O gün hepimiz çok üzgündük," diyor Esra Hanım o günkü durumu anlatırken… "Herkes protesto etmek istiyordu ama ne yapacağını bilemez haldeydi." Devam ediyor: "Benim dedem de oradaydı; onu oraya getiren insanların gözündeki çaresizlik hiç aklımdan çıkmaz..." şeklinde ifade etti tanıklarından biri…
Tarihin Tekrar Eden Döngüsü
Peki ya şimdi? Bugün hala benzer sorunlarla karşılaşıyoruz değil mi? Göçmenler etrafındaki tartışmalar yine alevleniyor; her zaman olduğu gibi kimse 'ötekileştirmeden' konuşmayı tercih etmiyor… Bugün dijital ortamda geniş kitlelere ulaşabilmek artık mümkünken geçmişte olan dayanışma örneklerinin kıymetini nasıl anlayabiliriz?
Bazıları bunun sadece tarih olduğunu söylese de... Bunu konuşurken hepimiz geleceğimiz üzerinde şekillendiren geçmiş deneyimlerimizi göz önünde bulundurmalıyız!
Kapanış Düşüncesi
"Zaman değişebilir ancak insan ruhunun karanlık köşeleri asla değişmez," diyerek durumu analiz eden tarihçilerde var ki belki de tarih yalnızca tekrarlardan ibaret değil de kaybolmuş hikâyelerin yankısıdır! Nasıl sizin açınızdan değerlendirebilirim?