1921 - İşgal Altındaki İstanbul'da Tersane İşçileri'nin 1 Mayıs Kutlaması
Bir gün düşündünüz mü, bir grup insanın bir araya gelerek büyük bir dayanışma sergilemesi, tarihin akışını nasıl değiştirebilir? 1 Mayıs 1921, İstanbul’un işgali altında olduğu zor şartlar içerisinde gerçekleşen tarihi bir buluşmayı temsil ediyor. O gün, işçi sınıfının sesinin yükseldiği, toplumsal adalet ve eşitlik taleplerinin dillendirildiği önemli bir tarih olarak kayıtlara geçti. İştirakçi Hilmi önderliğinde Sosyalist Fırka'nın düzenlediği etkinlikte, işçiler kızıl bayrakları gururla dalgalandırarak Kasımpaşa'dan Şişli Hürriyet-i Ebediye Tepesi'ne kadar yürüyüş yaptılar.
Olayın Önemi
1921 1 Mayıs kutlamaları, Türkiye'de işçi hareketinin tarihindeki önemli bir miladı temsil ediyor. İşçilerin bir araya gelerek, sosyal adalet ve eşitlik talepleri ile seslerini duyurmaları, dönemin sosyal yapısını etkilemişti. Bu tür etkinlikler, disiplinli ve örgütlü bir işçi sınıfının oluşumunu hızlandırdı.
O tarihten itibaren 1 Mayıs, emekçi sınıfının bir araya gelerek taleplerini dile getirdikleri, birlik ve dayanışma içerisinde oldukları özel bir gün haline geldi. Her yıl kutlanan bu gelenek, işçilerin haklarının korunması ve iyileştirilmesi için bir platform oluşturmuştur.
İşgal ve Emek Mücadelesi
Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması kaçınılmaz hale geldi. 1918’de İstanbul’un işgali başladığında şehirde yaşayanların hayatı köklü biçimde değişti. Ekonomik zorluklar ve sosyal huzursuzluk had safhadaydı. Bu dönemde birçok fabrika kapandı ya da işlerini durdurdu. İşçiler açlık sınırında yaşarken, sosyal adalet talepleri yükselmeye başladı.
Bazı kaynaklara göre o dönem İstanbul’da işsiz kalan tersane işçileri arasında günden güne artan yoksulluk insanların motivasyonunu etkiledi ve onları harekete geçirdi. Dikkat çeken şey ise bu insanların kendi haklarını aramak için bir araya gelme cesaretini göstermesiydi.
1 Mayıs: Bir Umut Bayramı
O gün geldiğinde, Tersane İşçileri'nin liderliğindeki grup sabahın erken saatlerinde buluştu. İştirakçi Hilmi’nin öncülüğünde yapılan organizasyon sayesinde binlerce insan kısa sürede toplandı; kızıl bayraklar dalgalanıyor, sloganlar atılıyordu. Resmi olmayan verilere göre yaklaşık 5 bin kişi bu kutlamaya katıldı!
Ayrıca o dönemde sosyal medya gibi platformların olmadığını göz önünde bulundurursak; radyo duyuruları ve mahalle dayanışması bu etkinliği organize etmek için kullanıldı diyebiliriz! O günkü ruhu anlatan çok sayıda tanık ifadesi mevcut; mesela Fatma Hanım , "O kalabalığı görünce içim kıpır kıpır oldu. Sanki tüm kimsesizlerin sesi olmuştuk" şeklinde anılarını paylaştı.
Sosyalist Fırka'nın Rolü
Sosyalist Fırka'nın liderliği altındaki bu kutlama, sadece yerel değil ulusal düzeyde de ses getirdi! Emekçiler arasındaki örgütlenme çalışmaları giderek güçlendi; buradan aldıkları cesaretle birçok şehirde benzer etkinlikler düzenlendi.
- Kızılay: Türkiye genelinde ilk defa olarak bu türden geniş katılımlı organizasyonlarla emek mücadelesinin sembolü haline geldi.
- Kızıl Bayrak: Bir simge olarak kabul edildi; o günden sonra çoğu zaman dayanışmanın simgesi oldu.
- Etkisi: İşçilere umut verdi ve gelecek yıllarda daha büyük olayların önünü açtı!
Tarihsel Önemi
Bazı tarihçilere göre bu kutlama sadece o güne ait değil; ilerleyen yıllarda gerçekleştirilecek olan devrimci hareketlerin temelini oluşturdu! Özellikle 1923’teki Cumhuriyet ile birlikte sosyalizm düşüncesinin gelişimi açısından da belirleyici rol oynadı.
Duygu Yüklü Bir An: “Ben de Varım”
Tarsus’taki sanayi havzasında çalışan Halil Usta , "O günde her şey sanki durdu... Gözlerimin içindeki ateş hiç sönmeyecek!" diyerek duyduğu coşkuyu dile getirmiştir. Gerçekten de yürüyüş esnasında birliktelik duygusu o kadar güçlüydü ki insanların gözleri parlıyordu...
Tarihi Yansımalar: Bugün ile Bağlantılar
Bugün dahi devam eden emek mücadelesi içerisinde Tersane İşçileri’nin gerçekleştirdiği eylemin mirası hissedilmektedir! Özellikle son yıllarda tekrar gündeme gelen sosyal hak talepleri dikkat çekiyor... Belki de unutmamamız gereken en önemli şey şu: Geçmişten gelen bilgi ve tecrübeler ışığında bizlere düşen görev bugün mücadelemizi sürdürmek!
Sosyal Medyanın Gücü ve Etkisi
Dijital çağda iletişim araçlarının çeşitlenmesiyle birlikte eylem yapmak çok daha kolay hale geldi! Bugün Twitter’da @............. (Gizlenmiştir) gibi hesaplardan sürekli bilgilendirme yapılıyor… Herkes elini taşın altına koyabiliyor! Örneğin son birkaç yılda meydana gelen grevlerde sosyal medya aktivizm alanına dönüşüyor!
Sonuç Olarak...
Eğer tarihsel olayları incelediğimizde ne kadar önemli noktalar gördüğümüzü anlayabiliyoruz... Ancak bugünün şartlarında hala toplumsal adalet sağlanamadığı gerçeği hepimizi düşündürüyor! Kim bilir belki de yeni nesiller gelecekte bizim mücadelemizin üzerine daha fazla şey ekleyebilir?