1992 - Jennette McCurdy, Amerikalı film ve televizyon oyuncusu

6 yaşında ilk oyunculuk deneyimini yaşadı ve bu deneme, onu sadece bir oyuncu değil, aynı zamanda sahnede parlayan bir yıldız yapma yolunda ilk adım oldu.Ancak, genç yaşta büyük hayaller peşinde koşarken aslında zorluklarla dolu bir yolculuğa da çıkmıştı. Erken yaşta televizyon dizilerinde rol almaya başladı; bunlar arasında "iCarly" en çok tanınan projesiydi. Bu popüler dizi ile hem genç izleyicilerin kalbini kazandı hem de Hollywood'un radarına girdi. İronik olarak, tüm bu başarılar onun üzerinde baskı oluşturdu ve kariyerinin zirvesinde bile içsel huzursuzluk hissetmesine neden oldu.Sahnedeki ışıklar altında parlamak her ne kadar etkileyici olsa da öyle ki sosyal medya platformlarında milyonlarca takipçi kazandı Jennette’nin hayatındaki gerçek mücadeleler dışarıdan görünenden çok daha derindi.

Genç yaşta şöhrete adım attığı için belki de kendi kimliğini bulmakta zorlandı; zira her gün yeni bir karaktere bürünmek zorundaydı. Basın toplantısında itiraf ettiği üzere, "Bazen kendimi kaybolmuş gibi hissediyorum," demişti... Dizideki performansı sayesinde birçok ödül kazanarak başarısını pekiştirdi; ancak buna rağmen kariyerinin ilerleyen dönemlerinde daha ciddi sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldı. Eğlence endüstrisinin getirdiği baskılar sonucunda anoreksiya gibi ruhsal bozukluklarla mücadele etti bu durum ona ağır yükler bindirmişti...

Belki de en büyük hatası, acılarını gizlemek için başarılarının arkasına saklanmaya çalışmasıydı.Birçok fanın gözünde "sevimli çocuk" imajıyla tanınan Jennette McCurdy'nin hayatının karanlık yönleri gün yüzüne çıktığında ise herkes şaşırdı: Sosyal medya paylaşımlarında yaptığı açıklamalarla hem kendi hikayesini anlatmaya çalıştı hem de benzer durumları yaşayanlara ses olmaya niyetlendi. Bir yazar olarak kaleme aldığı anılarıyla okuyucularına cesaret vermek istedi; böylece yalnız olmadıklarını hissettirmeye çalıştı... Sahnedeki neon ışıkları altındaki yaşamı bıraktıktan sonra kitap yazma kararı aldı ve bu süreçte hayatının dönüm noktalarından biriyle karşılaştı: "I'm Glad My Mom Died" adlı otobiyografik eserini kaleme aldı! Bu eser yalnızca onu değil birçok insanı etkiledi... Kitap yayımlandığında tüm dikkatleri üzerine çekmeyi başardı ve bestseller listelerinde uzun süre yer aldı.Ancak burada yine ironi vardı: Başarılı olduğu alanlardan uzaklaşmayı seçerken aslında kendi içindeki sessiz savaşını ortaya koyuyordu.

Hayatını derinden etkilemiş annesiyle olan karmaşık ilişkisini açıkça paylaştığı için belki de duygusal yüklerinden kurtulmak istemişti... Bugün bile onun hikayesi birçok gencin ilham kaynağı olmaya devam ediyor: Sosyal medyada paylaşılan gönderileri sıkça alıntılanıyor, eski videolarına yeniden göz atılıyor! Ancak bunun yanında bazı çevrelerce tartışmalı şekilde eleştiriliyor da... Gündemden düşmeyen kişiliği sayesinde hala toplumda önemli bir figür olmayı sürdürüyor.Sonuç olarak zaman geçtikçe onun mirası sadece başarılı bir oyuncu olarak anılmayacak! Bugünün gençleri için güçlü bir kadın figürü haline gelmiş durumda; özellikle sosyal medya üzerinden kendi hikayesini paylaşmasıyla birlikte cesur duruşuyla dikkat çekiyor… Ölümünden sonra nasıl hatırlanacağı kim bilir? Belki de gelecekte edebiyat dünyasında önemli isimlerden biri olacak veya belleklerde 'güçlü kadın' temsili olarak kalacak.