2017 - Emma Morano, İtalyan kadın (Ölümüne kadar "Yaşayan En Yaşlı Kişi" unvanı sahibi) (d. 1899)

Bir zamanlar, İtalya'nın kuzeyinde yer alan Piemont bölgesinde, 1899 yılında dünyaya gelen küçük bir kız çocuğu, ileride pek çok kişinin hayal bile edemeyeceği bir ömre tanıklık edecekti. Emma Morano, doğduğu gün cennetin kapılarının aralandığına inanıyordu belki de; ancak bu kapıdan içeri girmek için uzun bir süre beklemesi gerekecekti. O yıllarda, dünya büyük değişimlerin eşiğindeydi ve Emma'nın hayatı da bu değişimlerden etkilenmekten kaçamayacaktı.

Genç yaşta zorluklarla yüzleşmeye başladı. Ailesi geçimini sağlamak için tarımda çalışıyordu ve genç Emma da onlara yardım ediyordu. Ancak daha fazlasını istemekteydi: belki de özgürlük ya da daha iyi bir yaşam arzusuydu bu. 20 yaşına geldiğinde ise talihsiz bir evliliğin pençesine düştü kocasının davranışları onu zamanla derin bir yalnızlığa sürükledi. Bu evlilik ona ne mutluluk getirdi ne de huzur; dolayısıyla ayrılmak zorunda kaldı ve tam anlamıyla hayatına yeniden yön vermek için ilk adımlarını attı.

Emma Morano’nun yaşamındaki en belirgin kırılma noktası, 1938 yılıydı; o yıl, doktoru tarafından kendisine “daha fazla protein al” tavsiyesinde bulunuldu bu öneri onun hayatında kalıcı izler bırakacaktı. Gıda seçimleri üzerinde yaptığı değişikliklerle birlikte hem fiziksel sağlığını hem de ruhsal durumunu iyileştirmeyi başardı. Bunun yanında günlük hayatına dahil ettiği çiğ yumurta ile süt karışımı, onu sürekli taze ve enerjik tutmayı başardı! Ancak kim bilir? Belki de asıl etken onun kararlılığıydı...

Yıllar geçtikçe Emma'nın hikayesi daha fazla insanın dikkatini çekmeye başladı; çünkü o sadece uzun yaşamakla kalmıyor aynı zamanda "yaşayan en yaşlı kişi" unvanını taşıyordu! Yüz yılı aşkın süredir bu dünyada var olan biri olarak topluma önemli dersler vermişti... Ve ironik olan şu ki: Kendi yaşam serüveninde yüz yüze geldiği zorluklar sayesinde olgunlaşmıştı ama dışarıdan bakıldığında sanki tüm bunlardan uzakta duruyormuş gibi görünüyordu.

Buna rağmen, Emma'nın yaşam felsefesi basitti: her zaman pozitif kalmak! Yaşamının son dönemlerinde bile gülümsemekten vazgeçmedi; neredeyse tüm yüzyılı boyunca karşılaştığı birçok kayba rağmen moral bulmayı başardı – sırf bunu yapabilmek için elinden geleni yaptı!

Yaşlanmanın getirdiği fiziksel güçsüzlükle mücadele etti ama ruhundaki enerji asla sönmedi… Kimi zaman gazeteciler onu ziyarete geldiğinde ona sorular sordular nasıl oluyor da böyle uzun yaşıyorsunuz diye! Gözlerinin içine bakıldığında belki de en net yanıt şuydu: “Hayatım boyunca her şeyin tadını çıkardım.” Böylelikle o sadece kendisiyle değil çevresiyle olan ilişkisini güçlendirmiş oldu!

Ancak 2017 yılına gelindiğinde kötü haberler almaya başladık… 117 yıllık ömrünün sona ermesine günler kala, Emma'nın vücudu artık dayanamaz hale gelmişti. Bunu gören dostları üzgün görünse de herkes onun cesaretini biliyordu... Çünkü hiç kimse unutmamalıdır ki yaşamının her anından keyif almış biri olarak hatırlanacaktı.

Ve sonunda Mart ayında hayat gözlerini yumdu… Ölümünden sonra geriye kalan mirası ise sadece sayılar değildi binlerce insan için ilham kaynağı olmuştu... Bugün bile hatırlanıyor olması ve sosyal medyada gündem olması oldukça ironik; zira modern dünyanın karmaşası içinde hala insanların yaşamlarına dokunan semboller yaratmaya devam ediyor!

Tarihçiler anlatır ki onun ölümünün ardından çok sayıda haber kaynağı onu manşetlerine taşıdı ve belki de çoğu kişi için düşündürücü olan şey şuydu: Bu kadar uzun yaşayabilmenin sırrında asıl önemli faktör neydi? Kim bilir belki yalnızca irade gücünü korumak ya da basit zevkleri ön planda tutmak gerekirdi...