2007 - Beverly Sills, Amerikalı soprano (d. 1929)

Bir gün, opera dünyasının kapıları aralanmıştı. 1929 yılında New York’un gürültülü sokaklarında, küçük bir kız çocuğu doğdu; adı Beverly Sills'ti. Ailesi, onun sesinin büyüsünü hemen fark etti ve daha çocuk yaşta müziğe yönlendirdiler. Ancak, bu yetenekli kızın yolu kolay olmayacaktı. Erken yaşta vokal eğitimi almaya başlamasıyla birlikte, o dönemki toplumsal kalıplar ve cinsiyet eşitsizlikleri ona zor anlar yaşatıyordu.

Beverly’nin gençliği birçok engelle karşılaştı. Genç bir soprano olarak sahneye çıktığında halkın gözünde hala bir tabuydu kadınların ciddi müzik kariyerleri yapmaları pek de yaygın değildi. Buna rağmen, o her defasında kendini daha da güçlendirerek geri döndü ve 'sahnenin kraliçesi' unvanını elde etti.

1955 yılında büyük çıkışını yaptı; ancak bu başarıyı getiren performansları yalnızca sesinin güzelliğinden kaynaklanmıyordu sahnedeki duruşu, izleyicileri kendine çekme şekli de dikkat çekiciydi. Bu yüzden belki de genç yaşta elde ettiği şöhret, sadece vokal becerilerinden değil; aynı zamanda içten gelen tutkusundan kaynaklanıyordu.

Beverly Sills’in kariyeri sadece operada kalmadı; film ve televizyon projeleriyle geniş kitlelere ulaştı. Ancak tüm bunların yanı sıra sık sık sağlık sorunlarıyla da boğuşmak zorunda kaldığı biliniyor. Özellikle ses tellerindeki problemler nedeniyle birkaç kez sahneden uzak kalmak zorunda kaldı buna rağmen her defasında geri dönmeyi başardı.

1970’lerde artık herkes onun adını biliyordu; opera dünyasında devrim niteliğinde işlere imza attığı kabul ediliyordu. İronik olarak, kariyerinin zirve noktalarında bile halkla ilişkiler konusunda zayıf kalmayı başardı! Her ne kadar operanın parlayan yıldızı olsa da özel hayatının mahremiyetini korumaya çalışması onu daha gizemli kılıyordu.

Sills’in hayatına dair pek çok spekülasyon vardı; kim bilir belki de kendi içsel çatışmalarını aşmanın yolunu bulamayan bir sanatçıydı? Sanatında kullandığı tutku ve melankoli çoğu zaman onun karmaşık kişiliğinin yansıması oldu.

Kariyerinin ilerleyen dönemlerinde yöneticilik yaparak diğer genç sanatçılara ilham vermeye başladı onlara yalnızca müzikal teknikler öğretmekle kalmayıp aynı zamanda zorluklarla nasıl başa çıkacaklarını gösteriyordu. Bu yönüyle belki de en büyük miraslarından biri olarak görülebilir: Kendisinin geçirdiği zorluklardan ders çıkaran yeni nesil sanatçılar yetiştirmek!

Beverly Sills’ın vefatı 2007 yılında gerçekleştiğinde arkasında sadece müzik bırakmamıştı; özgürlüğün ve azmin sembolü haline gelmişti zaten! Bugün bile birçok opera sanatçısı onun hikayesinden ilham alıyor... Hatta sosyal medyada sıklıkla atıfta bulunuluyor: “Her şeyin mümkün olduğunu hatırlatan kraliçe!” deniyor ona.

Ölümünün ardından ardında bıraktığı miras hala tartışılıyor; sokak röportajlarında hayranları onun eserlerinden bahsederken gözlerinin parladığını görmek mümkün... Özgürlüğün sesi olmuştu ama kendi içinde de birçok savaş vermişti! Belki de bu yüzden asıl olanın yalnızca başarı değil, aynı zamanda mücadele olduğu gerçeği olmalıydı.