1899 - Al Capone, İtalyan asıllı Amerikalı mafya lideri ve Dünyanın en ünlü gangsteri (ö. 1947)

Bir zamanlar, Chicago’nun karanlık sokaklarında bir çocuğun hayatı, büyük bir imparatorluğun temellerini atıyordu. 1899 yılında Brooklyn’de doğan Al Capone, genç yaşta suç dünyasının kapılarını araladı. Küçük yaşta babasıyla birlikte çalışarak ailesine destek olmak zorunda kalması belki de bu durum, onun suça yönelmesinde etkili oldu. Hemen ardından, yeraltı dünyasının sert kurallarıyla tanıştı. İşte bu noktada hayatının kaderi şekillenmeye başladı.

Çocukluğu boyunca geçirdiği zorluklar onu daha da sertleştirdi. Genç yaşta çetelerle tanıştı ve hızlıca yükselmeye başladı; çünkü o sırada bile yeteneklerini keşfetmişti. İronik olarak, gangster dünyasında tırmanırken arkadaşlarıyla beraber birçok kez hapse girmesi onun için sadece birer merdiven basamağıydı. Her hapis cezasında daha da güçlendi; çünkü her yeni deneyim ona hayatta kalmayı ve düşmanlarına karşı nasıl hamle yapacağını öğretti.

1920’li yıllara gelindiğinde ise Al Capone artık yalnızca bir isim değil, Chicago’nun korkusuz lideriydi! Şehirdeki bütün yasadışı faaliyetler üzerinde kontrol sahibi olmuştu; içki kaçakçılığı, kumarhaneler ve fuhuş sektörünün patronuydu. Ancak bu dönemde kazandığı servet ve güç, aynı zamanda onu birçok düşmanın hedefi haline getirdi.

Capone'un paranın gücüyle sağladığı etkisi tartışılmazdı. Fakat bunu sağlarken kullandığı yöntemler pek de masum değildi... Düşmanlarına karşı uyguladığı şiddet ve baskılar onu "Şeytan" olarak anılmasına sebep oldu! Üstelik öyle bir korku imajı yaratmıştı ki, yedinci gün savaşlarından sonra bile Chicago halkının gözünde efsaneleşti.

1930 yılına geldiğimizde ise Capone'un suç imparatorluğu büyük sarsıntılar yaşamaya başlamıştı. Devletin gözleri üzerindeydi ve federal ajanlar adım adım peşine düşüyordu! Bu süreçte başkanlık seçimlerinin gölgesinde alkol yasağının sonlandırılması gibi siyasi gelişmeler de yaşandı ancak bu durum ona etki etmedi; çünkü o hala en tehlikeli gangsterdi...

Bunun yanında sağlık sorunları da peşini bırakmadı! Belki de aşırı alkol tüketimi yüzünden vücut direnci azalmıştı; ancak buna rağmen sahne ışıklarından hiç uzaklaşmadı dışarıda yeraltı dünyasında dönen olaylarla ilgilenmeyi sürdürdü.

Düşmanı George “Bugs” Moran ile giriştikleri çatışmalarla gündeme gelen St. Valentine’s Day Massacre olayı… O gün Chicago’da yedi kişi hayatını kaybetti fakat Capone’un adı anılmadığı için dikkatleri çekmedi... İronik olan şu ki: Cesur liderlerin öldüğü böyle bir ortamda hayatta kalmak zordu!

Zamanla hukukun pençesine düştü… Federal hükümetin verdiği mücadeleye dayanamadığı anlardan biri 1931 yılıydı; çünkü vergi kaçırma suçlamasıyla tutuklanması neredeyse herkesin aklında kazınmış durumda kaldı! O zamana kadar kazanılan tüm servetin ardında sadece birkaç yıl süren mahkeme süreci vardı artık suçlu olduğu ortaya çıkmıştı...

Kendisi hapis cezasına çarptırıldığında belki de hiçbir şeyin sona ermediğini düşündü: "Ben buradayken her şey biter mi?" diye kendi kendine soruyordu? 11 yıl boyunca ne kadar mücadele ettiyse etsin sonuç değişmeyecekti... Cezaevindeyken geleneksel gangster yaşam tarzını benimsediği söyleniyor: kitap okumak ve yazmak gibi entelektüel uğraşlarda bulunduğu iddia ediliyor!

1947 yılında hastalık yüzünden hayatını kaybetmesi ise pek çok insan için şaşırtıcı olmadı – fakat bazıları "O ölümcül hastalığa neden yakalandığını düşündüğünde yine kendini sorguluyordu" diyebiliriz... Ne yazık ki geride bıraktıkları sadece kanlı hikayelerden ibaretti!

Tarihçiler anlatır ki ölümünün üzerinden geçen yıllarda bile onun adı hala sokaklarda dolaşıyor filmlerden kitaplara kadar birçok eserde kendisine yer buluyor! Bugün bile mafya kültürünün ikonu olarak kabul edilen Al Capone'un ismi genç nesil arasında popülerlik kazanarak yaşamaya devam ediyor...