1979: TÖB-DER ve Kahramanmaraş Katliamı'nın Yıldönümü
1979 yılında, Türkiye'nin toplumsal yapısında derin izler bırakan önemli bir olay yaşandı. O dönemde, tüm öğretmenlerin birleşmesini amaçlayan Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER), Kahramanmaraş katliamının yıldönümünde gerçekleştirdiği protestolar ile dikkat çekti. Bu protestolar sadece bir anma değil, aynı zamanda bir direniş hareketinin de sembolüydü. Neden mi? Çünkü eğitimcilerin talepleri ve toplumun adalet arayışı, dönemin politik atmosferinde yankı buluyordu.
TÖB-DER'in Önemi ve Kuruluşu
TÖB-DER, 1970'lerin sonlarında öğretmenlerin haklarını korumak amacıyla kurulan bir dernekti. Eğitim alanında yaşanan olumsuzluklara karşı duran bu yapı, öğretmenlerin sesini duyurmayı hedefliyordu. Kuruluşun temel ilkeleri arasında dayanışma ve birlikte hareket etme anlayışı yer alıyordu.
Bazı kaynaklara göre, o yıllarda Türkiye’deki eğitim sistemi ciddi problemlerle boğuşuyordu; siyasi baskılar ve ekonomik sıkıntılar eğitimin kalitesini düşürmüş durumda idi. Öğretmenler ise bu baskılara karşı ortak bir mücadele içerisinde birleşmeyi denediler.
Kahramanmaraş Katliamı'nın Ardından...
Kahramanmaraş katliamı ise 19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında gerçekleşmiş olan trajik bir olaydı. Bu olayda resmi verilere göre 111 kişi hayatını kaybetmiş, binlerce insan evlerinden sürülmüştü. Alevi-Sünni çatışması olarak bilinse de aslında derinlerde yatan sınıfsal çatışmaların da etkili olduğu iddia edilmektedir.
17 Aralık 1979 günü... Kahramanmaraş’ta yaşayan bir tanık olan Ayşe K., "O gün her şey çok karanlık geçiyordu" diyerek anlatmaya başlar; "Gözlerimin önünde insanlar kaçarken gördüm… Bazen sessizlik en büyük acıdır.” İşte böyle iç acıtıcı anların üzerinin örtülmesi mümkün değildi.
Protesto Eylemleri
TÖB-DER’in düzenlediği protesto eylemleri Türkiye’nin dört bir yanında yankı buldu ama bu eylemler aynı zamanda zorbalığın da simgesi oldu! Resmi kayıtlara göre eylemlerde 4 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 4000 kişi gözaltına alındı! Protestolar esnasında sokaklar mücadele ruhuyla dolup taştı ama aynı zamanda polis müdahaleleri ile dolup taştı.
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı ise bu durumu fırsat bilerek TÖB-DER Genel Merkezi'ni kapattı; gözaltına alınanların sayısı her geçen dakika artıyordu! Dikkat çeken şey şuydu ki; insanların adalet talebi çoğu zaman haksız yere bastırılıyordu. Hatta bazen telgraf zincirleri üzerinden örgütlenmek zorunda kaldılar! Sosyal medya yoktu ama radyo duyuruları ile dayanışmayı sağladılar…
Sosyal Medyanın Yerine Gelen Dayanışma Çabaları
O günlerde Türkiye'de telefon hatları üzerinde dönen zincir haberleşmeler çok yaygındır. İnsanlar birbirlerine bilgi vermek için çaba harcıyorlardı: "Duydun mu? Ankara'da toplanacaklar!" Gözaltındaki arkadaşlarına destek olmak amacıyla çeşitli mahalle grupları oluşturulmuştu hatta!
Zamanla bu eylemler farklı kanallardan destek bulsa da somut adımlar atılması zorluğunu korudu . Bugün geriye dönüp baktığımızda sosyal medyanın büyük gücü inkar edilemez hale gelmiştir: Artık Twitter'da #Adaletİstiyoruz gibi etiketlerle ses çıkartılıyor ancak o zaman “sanal” dünyadan uzak yaşamak zorundaydık!
Düşündüren Sonuç
Sadece geçmişe baktığımızda bile görüyoruz ki; tarihin ağır yükü altında sosyal yapılar nasıl değişiyor! Yaşanan direnişlerin çoğu toplumda unutulmuyor... Peki şimdi biz ne yapıyoruz? Günümüzde eğitim camiasının hala yüzleşmesi gereken sorunlarla ilgili daha fazla bağ kurabilir miyiz? Belki de elimizdeki teknolojiyi kullanarak gerçekleri dile getirmeliyiz!