1978 - Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı'nca, liselerde okutulan ahlak dersi ve müfredat programları ile ders kitapları uygulamadan kaldırıldı.
1978 yılı, Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim tarihinin önemli dönüm noktalarından birini temsil ediyor. O yıl, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından liselerde okutulan ahlak dersinin ve bu derse ilişkin müfredat programlarının uygulamadan kaldırılması, eğitimin içeriğinde köklü bir değişiklik yapma amacını taşımaktaydı. Bu durum, genç kuşakların ahlaki değerlerle donanmasını hedefleyen eğitim anlayışının sorgulanmasına neden oldu.
Ahlak Eğitiminin Önemi
Ahlak eğitimi, bireylerin toplumda nasıl davranması gerektiği konusunda rehberlik ederken aynı zamanda toplumsal değerleri de pekiştiren bir süreçtir. Bazı sosyologlara göre ahlak dersleri, bireyin etik değerler geliştirmesinde kritik bir rol oynar; zira gençler gelecekteki kararlarını ve eylemlerini bu temeller üzerine inşa ederler. 1978 yılında Türkiye’de bu derslerin müfredattan çıkarılmasıyla birlikte pek çok insanın hayatında belirsizlik yaratan bir dönem başladı.
Tarihsel Bağlam ve Değişiklikler
1970’li yılların sonlarına gelindiğinde Türkiye’deki siyasi atmosfer oldukça çalkantılıydı. Ekonomik sorunlar ve toplumsal gerginlikler arttıkça, devlet politikalarında da ciddi değişimler yaşandı. Millî Eğitim Bakanlığı'nın aldığı kararlar arasında en dikkat çekici olanlarından biri de ahlak derslerinin kaldırılmasıydı . Bu durumun altında yatan sebeplerin başında ideolojik yaklaşımlar yer alıyordu.
O tarihte çeşitli gruplar arasında süregelen tartışmalar sonucunda, daha liberal bir eğitim sistemi arayışı öne çıktı. Bu süreçte eğitim alanında yapılan reformlar, bazı kesimlerce desteklenirken diğer kesimlerce ise büyük tepki topladı. Kaldırılan ahlak dersi gibi temel konuların yerine gelen müfredatlar ise birçok eleştiriye maruz kaldı.
17 Eylül 1978, saat 14:00… Ankara’daki Millî Eğitim Bakanlığı önünde toplanan kalabalık insanlar “Ahlak dersi geri gelsin!” sloganları atıyorlardı; zira ailelerden gelen tepkiler artmıştı. Mahalledeki kadınların çocuklarını doğru yetiştirmek için gözlemler yaptığı o günlerde, kıyametin kopmuş olmasının simgesi gibiydi bu eylem! Resmi kayıtlara göre o gün toplam 5 bin kişi bakanlık önünde haklarını aradı .
Sosyal Dinamikler ve Dayanışma
Kaldırılan ahlak dersi nedeniyle birçok aile endişeliydi; zira çocuklarının yetiştirilmesi aşamasında doğru örneklerle karşılaşmadıkları düşüncesi yaygındı . Çeşitli radyo istasyonlarında yapılan duyurularla ailelerin bilinçlendirilmesi amacıyla toplantılar düzenlenmeye başladı. Aileler telefon zincirleri oluşturarak birbirlerine bilgi aktarıyor; komşular yardımlaşarak sosyal dayanışmayı güçlendiriyorlardı.
Bazı tarihçilere göre ise bu olay sonrası genç neslin psikolojik gelişiminde uzun vadeli olumsuz etkiler görüldü; çünkü güven unsuru sağlam bir zemine oturtulmamıştı artık! Kimileri de bunu “Ahlaki boşluk” olarak tanımlıyordu .
Günümüzde Ahlak Eğitimi Üzerine Tartışmalar
2023 yılında bakıldığında hala benzer tartışmalar sürmektedir! Bugün sosyal medyada özellikle @......................... adlı kullanıcı “Eğitim sistemimiz neden sürekli değişiyor?” başlıklı gönderisi ile dikkat çekti; bazı takipçileri de bu konunun önemine vurgu yaptı . Bugünün koşullarında yapılan online anketlere göre katılımcıların %62’si tekrar ahlak eğitiminin okullarda yer alması gerektiğini belirtmişti!
Ayrıca günümüz dijital dünyasında Twitter gibi platformlar üzerinden başlatılan kampanyalarla kamuoyunun dikkatini çekmek kolay hale geldi; fakat yine de sosyal medya ile gerçek yaşam arasında köprü kurmak her zaman mümkün olmuyor gibi görünüyor! Örneğin yine iddia edilir ki geçmişte olduğu gibi sadece caddelerde yürüyüş yaparak değil aynı zamanda sanal alanlarda da sesimizi yükseltmeliyiz.
Birçok ebeveyn ise hala kendi çocuklarına değerlerini öğretme çabası içinde… Aile içinde oluşturulan kurallar bireysel etik bilincini geliştirmek adına oldukça önemlidir; zira kimlik gelişimi için gereken destek buradan gelir!
Sonuç Olarak:Tüm bunları değerlendirirken aklımızda şu soru kalıyor: Gerçekten bugünkü nesiller geleceklerini nasıl inşa edecek? Ve acaba toplum olarak biz onlara yeterince rehberlik edebiliyor muyuz? Geçmiş deneyimlerden ne kadar ders çıkarıyoruz?