1928 - İstanbul'da tramvay işçileri greve başladı. Grev 8 gün sürdü.
İstanbul Tramvay İşçileri Grevi: 1928'in Sesleri
Bir işçi, grev sırasında bükülen demir raylar gibi sıkışmış bir ruh hali içinde, "Artık yeter!" diye haykırırken, başka bir köşede iş arkadaşları onun bu çığlığına sessiz kalamazdı. 1928 yılı İstanbul’un siyasi ve sosyal hayatında önemli bir dönüm noktasıydı. Bu tarihlerde şehirde yaşanan tramvay işçileri grevi, hem emek mücadelesinin sesini yükseltti hem de İstanbul'un toplumsal yapısında büyük değişimlerin habercisi oldu.
Grev Süreci ve Önemi
21 Ekim 1928 tarihinde İstanbul'da başlayan bu grev, toplamda sekiz gün sürdü ve dönemin şartlarında önemli bir etki yarattı. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla birlikte kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, ekonomik sıkıntılar artmaya başlamıştı. Resmi kayıtlara göre, o dönem şehirde yaşayan insanların %60'ı geçim sıkıntısı çekiyordu. Böyle bir ortamda tramvay işçileri; çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ücretlerin artırılması gibi taleplerle sokaklara döküldü.
Grev süresince ortaya çıkan dayanışma ruhu dikkat çekiciydi. İşçiler yalnız değildi! Mahalle dayanışmaları ve telefon zincirleri sayesinde destek arayanlar seslerini duyurmaya çalıştı. Örneğin; Kadıköy’deki bazı esnaflar grevci işçilere yiyecek desteği sağlarken, Beyoğlu'ndaki dükkân sahipleri de "Hepimiz aynı gemideyiz!" diyerek yanlarında durdu.
Tarihsel Arka Plan
1920'lerde Türkiye'de emek hareketlerinin tarihine bakıldığında; pek çok alanda olduğu gibi ulaşım sektöründe de çalışanların haklarını talep etme çabaları göz önüne çıkmaktadır. Zamanla gelişen sanayileşme ile birlikte kentsel yaşam değişiyor ama bunun yanında sosyal sorunlar da baş gösteriyordu.
Bazı tarihçilere göre Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde bile pek çok grev yaşanmış ancak bunların çoğu bastırılmıştır. Dolayısıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleştirilen bu türden eylemler daha fazla dikkate alınmalıydı!
Duygusal Bir Anekdot
Söz konusu grevin tam ortasında yer alan genç bir kadın olan Elif Hanım'ın ifadeleri oldukça anlamlıydı: “O gün meydanlarda haykırdığımız her sözün ardında ailelerimizin açlık korkusu vardı.” İşçiler adeta cesur savaşçı kimlikleriyle sahneye çıktılar ama aynı zamanda sevdiklerinin geleceğini de düşündüler.
Sosyal Medya Öncesi Dayanışma Yöntemleri
Bugün sosyal medya platformları üzerinden gerçekleştirilen kampanyalar çok yaygın hale geldi fakat o yıllarda haberleşmenin temeli daha geleneksel yöntemlere dayanıyordu. İnsanlar kendi mahallelerinde birbirlerine ulaşarak durumu aktardılar; telefon zincirleri ile haberleştiler ya da komşularıyla buluşarak durum değerlendirmesi yaptılar!
Ayrıca radyolar aracılığıyla halk arasında duyurular yapıldı. Radyo kanalları, özellikle sabah saatlerinde dinleyicilere duyurular yaparak insanları bilgilendirdi hatta bazılarına göre bu durum insanların greve daha fazla destek vermesine yardımcı oldu.
Tarihsel Sonuçlar ve Günümüz Bağlantısı
Zamanla bu süreçte edinilen deneyimler ilerleyen yıllarda emek mücadelesinin temel taşlarını oluşturdu . Bugünkü sosyal medya araçlarının varlığında böyle direnişler çok hızlı yayılsa da geçmişte yaşanan olaylar hala günümüzde dahi etkisini sürdürmekte… Twitter'da @............ (Gizlenmiştir) hesaplarının geçtiğimiz aylarda paylaştığı gibi: "Bir gemide yol alırken hatırlamak gerekir ki; bazı su yollarından geçiş zorlu olabilir!"
Özetle; İstanbul’da 1928 yılında başlayan tramvay işçileri grevi sadece birkaç günlük kısa süreli bir olay değil tam aksine emek mücadelesinin temel dinamiklerinden biri olmuştur. Peki sizce bugünkü çalışma koşullarımız da geçmişin izlerini taşıyor mu? Hala geçmişten ders almamız gereken birçok nokta yok mu?