2020 - Scott Erskine, Amerikalı seri katil (d. 1962)

Bir gün, sakin bir Amerikalı kasabasında, masum bir çocukluk geçiren Scott Erskine, kendi içindeki karanlıkla yüzleşmek zorunda kalmıştı. 1962 yılında dünyaya gelen bu adam, ilk bakışta sıradan bir yaşam sürüyormuş gibi görünüyordu; ancak zamanla anlaşıldı ki, derinlerde gizli bir fırtına saklıydı. Henüz gençken başlayan suç geçmişi, onu kaçınılmaz sona doğru sürükleyecekti.

Çocukluğunda ailesinin disiplinsiz tavırları ve eğitim sisteminin baskıları altında büyüyen Erskine, belki de en büyük hatasını içine attığı öfkeyi kontrol edememekle yaptı. Ailesinin boşanması onun ruh halini daha da karamsar hale getirdi. Buna rağmen sosyal çevresiyle olan ilişkilerini geliştirmeye çalıştı ama içindeki karanlığı asla gölgede bırakmayı başaramadı.

Genç yaşlarında suç dünyasına adım atan Erskine'in ilk suçu hırsızlıktı. Ama bu sadece başlangıçtı; çünkü bir gece kapısını çalan düşünceleri ona daha korkutucu yollar sunacaktı belki de katil olma yolculuğu... 1980'lerin ortalarında başladığı cinayet serisiyle birlikte o karanlık dünya kendini yavaşça gün yüzüne çıkarmaya başladı.

Böylece kasabanın huzuru bozuldu ve insanlar tedirgin oldu. İlk kurbanını genç yaşta seçmişti; cesedi bulunduğunda herkes şok olmuştu! Ancak cinayetlerinin ardındaki motivasyonu kimse tam olarak anlayamadı zamanla bunun psikolojik bir hastalık olduğu ortaya çıktı ama Erskine’in ruh hali yalnızca kanıtlanmakla kalmadı; aynı zamanda derin ve karmaşık bir dramın parçasıydı.

Yıllar geçtikçe ve cinayetleri arttıkça, güvenlik güçleri onu yakalamak için tüm kaynaklarını seferber etti. İronik olarak polisin dikkatini çekmek istemeyen Scott Erskine, kurbanlarını seçerken oldukça dikkatliydi çoğu zaman kurbanlar arasında hiç tanımadığı insanlar vardı! Ancak belirli kriterler doğrultusunda hareket ettiği anlaşıldığında ise avcının gerçek niyeti açığa çıkmış oldu: Güç sahibi olma arzusu...

Kendisine sağladığı bu güç ve denetim duygusu belki de onun düşüşünü hızlandırdı! 1990'ların sonlarına gelindiğinde her şey açığa çıkmaya başlamıştı. Yani tam da o dönemde cinayetlerini gizlemekte zorlanıyordu... 2000’lere geldiğimizde ise kurbanlarının sayısı onlarla ifade edilmeye başlanmıştı!

Sahneye çıkan dedektifler sonunda onun izini bulduktan sonra sık sık "Bundan nasıl kurtulduk?" diye düşünmeye başladılar... Çünkü o artık tüm ülkede tanınan biri olmuştu ancak hiç kimse aslında kim olduğunu bilmediği için gerçek korku devam ediyordu. Belki de en büyük hatası kendisini ele vermesiydi: Küçük bir hata sonucunda yakalandığında herkes şok içinde kaldı!

Korkunç Bir Gerçek

Scott Erskine'in durumu mahkeme salonuna taşındığında işlerin ciddiyet kazandığına şahit olduk... Savunma ekibi onun psikolojik durumunu öne sürerek toplumdan tecrit edilmesini savundu ama bu durumda bile toplumdaki pek çok insan adaletin yerini bulmasını istedi! O sırada gazetelerde yazılanlar ise tam anlamıyla kan dondurucuydu: "Bir canavar mı yoksa hasta mı?"

Düşüncelerinin Ardında Ne Var?

Peki gerçekten neydi onu böyle korkunç eylemlere iten? Kim bilir? Belki de çocukluğundaki travmalar ya da hayatta kalma içgüdüsü… Ya da sadece içindeki sesler! Duruşmasında yaptığı açıklamalar aslında arka planda neler yaşadığını ortaya koymuştu fakat yine de onu aklamayı başaramadı tarihe geçecek kadar güçlü kurgular yaratmasına rağmen ikna edici olamıyordu...

Mirasının Gölgesinde

Erskine'in cezaevinde çektiği hayat belki birçok kişi için 'adalet' anlamına gelse de buna rağmen bazıları tarafından hala tartışmalıydı… Ölüme mahkum edilmesi sonrası ona yönelik duygular karmaşık hale geldi: "Bir canavara karşı acımak mümkün mü?" Herkes kendince yanıt ararken bazıları zihinlerinde hâlâ sorgulamaktan vazgeçmedi!

Sahnedeki neon ışıkları sönmeden önce verdiği son röportajda yine tartışmalı sözler sarf etti… “Kendimi kaybettim!” dediğinde seyirciler arasında üzüntü hissetmeyen yoktu fakat çoğu insan hâlâ gerçeklerden kaçıyor gibiydi! Bugün bile Scott Erskine’in adı halk arasında bilinse de mirası yalnızca intikam ya da nefretle hatırlanmıyor… Kimi zaman acıyla kimi zamansa korkuyla anılıyor!

Böylesi karanlık hikayelerin arkasındaki insanlar asıl neyi düşünüyor? Çoğunluk henüz cevaplayamamışken tarihin tozlu raflarında unutulmuş değil… Herkes ruhsal durumunu sorgularken büyük soru hala havada duruyor: Bir insan ne kadar değişebilir?