1980 - Jacinda Ardern, Yeni Zelandalı siyasetçi

Hayatı, 1980'lerin başında bir bahar sabahı doğan küçük bir kız çocuğuyla başladı. Jacinda Ardern, Avustralya'nın hemen karşısındaki Yeni Zelanda'da dünyaya geldi. Çocukluğunda, siyasete olan ilgisi belirmeye başlamıştı; çünkü ailesinin evinde her zaman derin tartışmalar dönerdi. Babası bir öğretmendi ve annesi sosyal hizmet uzmanıydı bu durum onun toplumsal sorunlara duyarlı bir birey olarak yetişmesine zemin hazırladı.

Genç yaşta siyasi kariyerine adım atmaya karar verdi; üniversite yıllarında işçi partisi ile tanıştı. Ancak, üniversiteden mezun olduktan sonra, genç yaşta aktif siyasete girmek cesaret isterdi. 2008 yılında işçi partisinin üyesi oldu ve kısa süre içinde gençlik kollarında etkili bir lider haline geldi.

Siyasi kariyerinin doruk noktalarından biri 2017'de gerçekleşti: Sadece 37 yaşındayken işçi partisinin lideri oldu! İronik olarak, bu olay onun kararlılığına dair birçok insanın beklentisini artırdı zira daha önce pek çok kişi gençliğinin onu zayıf göstereceğini düşünmüştü.

Yenilikçi politikaları ile dikkatleri üzerine çekti; ancak eleştiriler de peşini bırakmadı. Mesela göç politikalarında getirdiği değişiklikler bazı çevrelerde tartışmalara yol açtı. Yine de destekçisi olduğu insani değerler karşısında dik durmayı başardı. Seçimlerden galip çıktığında, herkes onun yeni nesil bir lider olduğunu anlamıştı; fakat kim bilir, belki de bu zaferin arkasındaki en büyük motivasyon kaynağı kendi çocukluk anılarıydı!

Aynı yıl içinde tarih yazdı: Yeni Zelanda'nın ilk kadın başbakanlarından biri olmayı başardı! Bunun yanı sıra hükümetteki tüm kadın üyelerle birlikte bir araya gelerek eşitliği savundu böylece tarihsel olarak kadınların güçlenmesi adına önemli adımlar attı.

Fakat iktidarı boyunca sayısız zorlukla da yüzleşmek zorunda kaldı: Christchurch'teki terör saldırısı sonrası bütün dünya gözlerini ona çevirdi. Bu trajedi sırasında gösterdiği empati ve kararlılık herkesi etkiledi ancak derin acılarla dolu o günlerde bile birlikteliğin önemini vurgulamayı ihmal etmedi!

O dönemde gerçekleştirdiği ulusal yas ilanları ve terörizm karşıtı yasalar tartışmalara neden olsa da birçok kişi onu takdir etti. Olay sonrasında halkın güvenini yeniden kazanmak için sarf ettiği çabalar son derece takdire şayan görünüyordu ama yine de bazı eleştirmenler tarafından "aşırı duyarlı" olmakla itham edildi.

Buna rağmen COVID-19 pandemisiyle mücadelede gösterdiği yönetim becerileri onu uluslararası alanda daha da öne çıkardı; erken kapanma kararları ve etkili iletişim stratejileri ile ülkesinde virüsün yayılmasını kontrol altına aldı! Herkes onun bu krizde ne kadar başarılı olduğunu konuşuyordu… Ama kim bilir, belki de tüm bunların altında yatan sır sadece halkıyla olan güçlü bağlarıydı!

2020 seçimlerinde tekrar galip geldiğinde ise toplumun ona olan güveni katlanarak arttı; fakat ardından gelen dönemde artan konut fiyatları ve yaşam maliyeti gibi sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldı -bu meselelerin çözümüne dair aldığı aksiyonlar halk arasında farklı görüşlere sebep oldu.

Mirasının İzleri

Jacinda Ardern’in siyasi mirası hiç kuşkusuz tarihin sayfalarına kazınacak: Duyarlılığıyla tanınan bir lider olmasının yanı sıra etkileyici kriz yönetimiyle herkesin takdirini topladı... Ancak 2023 yılında yaptığı istifa açıklamasıyla siyaset sahnesinden ayrılması gündemi sarsmıştı! Kimi insanlar bunu “güçten kaçış” olarak yorumladı; bazılarıysa özverisinin altında yatan duygusal yüklerle mücadele ettiğini düşündü.

Sosyal Medya Dalgası

Bugün bile birçok genç Jacinda Ardern’ün “empati” anlayışını referans alarak sosyal medyada paylaşımlar yapıyorlar dolayısıyla o hala insanların kalbinde yer edinmeye devam ediyor! Belki de gelecekteki liderler için ilham kaynağı olmaya devam edecek… Zira siyasi hayatındaki başarılarının yanında insani yönünün ön planda olması gerçekten çok önemliydi!