1852 - Henri Moissan, Fransız kimyacı ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (ö. 1907)

Henri Moissan, 1852 yılında Paris'in taşra bölgelerinden birinde dünyaya geldi. Çocukluğu, bilim ve doğaya olan merakla dolu geçti; annesi, ona yıldızların ve gezegenlerin sırlarını anlatırken gözleri parlıyordu. Küçük yaşlardan itibaren kimyaya duyduğu ilgi, onu deneyler yapmaya yönlendirdi bazen bu deneyler evde patlamalara neden oluyordu! Ancak ailesinin bu durumu desteklemesi, genç Henri'nin bilimle ilgili hayallerini besledi.

Yıllar geçtikçe, 20'li yaşlarına girdiğinde Moissan, Ecole de Médecine'de eğitim almaya başladı. Ancak burada geçirdiği süre pek de kolay olmadı; maddi zorluklar ve akademik baskılar genç adamın sabrını test etti. İronik olarak, bu zorluklar onun azmini artırdı. Eğitim hayatının sonlarına yaklaşırken kendi laboratuvarını kurmaya karar verdi bunu başarmak için harcadığı her kuruşu göze aldı.

Kariyerine hızla devam eden Moissan'ın yolu, kimyasal elementlerle doluydu. Özellikle Flor’un keşfi üzerine çalıştığında büyük bir başarı elde etti. Bir gün laboratuvarında otururken aniden aklına gelen bir fikirle hareket etmeye karar verdi: Flor'u saf halde izole etmek! Zaman içinde denemeleriyle daha fazla bilgi edindi ve büyük çabalar sonucu 1886’da Flor'u başarıyla ayırmayı başardı. Bu buluşu ona uluslararası üne kavuşturdu kim bilir belki de tarihin en tehlikeli gazlarından biriyle yüzleşmek gibi cesurca bir eylem gerçekleştirmişti.

Buna rağmen Moissan’ın kariyeri sadece bilimsel başarılarla sınırlı kalmadı; sık sık sağlığıyla boğuşmak zorunda kaldı ve bazen hastaneye kaldırıldı... Bu durum onun çalışmalara olan tutkusunu asla azaltmadı; belki de buradan aldığı güçle daha çok araştırmaya yöneldi. Kimya alanındaki azmi ile tanınırken aynı zamanda birçok ödül kazandı; sonunda ise 1906 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü aldı! Ödülünü aldığında gözlerinin içindeki parıltıda belki de tüm o yılların özlemi vardı...

Moissan’ın hayatına dair pek çok spekülasyon mevcut; bazıları kariyerini tek başına sürdürmesine atıfta bulunarak yalnızlık hissettiğini öne sürüyorlar… Ancak durumu tam olarak bilemeyiz; sonuçta o da bir insandı ve herkes gibi duygulara sahipti! Onun için bilimin ötesinde belki de en büyük mücadele sosyal ilişkileriydi.

Henri Moissan’ın yaşamının son yıllarında sağlık sorunları ağırlaştıkça tutkusu daha da derinleşmişti adeta içindeki ateş sönmeden yanmaya devam ediyordu... Ölümünden kısa süre önce çevresindekilere söylediği sözler arasında “Bilimsel keşiflerin sınırı yoktur” ifadesi dikkat çekiyor; çoğu kişi için bu sadece motivasyon kaynağıydı ama ona göre aslında bireyin özgürlüğüydü!

1907 yılında hayata veda eden Henri Moissan'ın ardında bıraktığı miras günümüzde bile hissediliyor: Modern kimyanın gelişiminde önemli katkılarda bulunan çalışmaları hala araştırmalar yapılıyor... Belki de ölümünün üzerinden geçen yıllar içinde bizler bile onun cesaretine hayran kalıyoruz! Bugün bazı üniversitelerin kimya bölümleri onun adını taşıyor ve genç nesillerin ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

Tarihler ilerledikçe insanlık tarihi henüz tam anlamıyla çözümleyemediği pek çok soruyla karşı karşıya kalıyor işte burada Henri'nin bıraktığı miras devreye giriyor… Bilimsel çalışmalarını inceleyen yeni nesil araştırmacılar sayesinde bugün hala Flor'un karmaşıklıkları ile ilgili detaylar keşfediliyor!