1985 - Gözde Sonsırma, Türk voleybolcu

1985 yılında, Türkiye'nin güzel bir köyünde, toprak yolların ve yeşil tarlaların arasında bir bebek dünyaya geldi. Bu bebek, zamanla Türk voleybolunun yıldızlarından biri olacak olan Gözde Sonsırma'ydı. Çocukluğunun ilk yıllarında arkadaşlarıyla birlikte sokaklarda oynar, top peşinde koşarken hayallerini beslerdi. Her zaman sporla iç içe bir hayat sürdürmüştü; bu durum onun gelecekteki kariyerinin de temellerini oluşturdu.

Ancak Gözde’nin hikayesi sadece sporla sınırlı değildi. Genç yaşta voleybola olan ilgisi giderek büyüdü ve lisanslı olarak bu spora yöneldi. Onun için voleybol sahası, hem kaçış hem de özgürlük alanıydı. Bu süreçte ailesinin desteği büyük oldu; özellikle babası ona her zaman cesaret vererek yanında durdu. Voleybola olan tutkusu arttıkça, antrenmanlarının yoğunluğu da arttı bu durum hem fiziksel hem de zihinsel olarak onu güçlendirdi.

Yıllar geçtikçe yetenekleri dikkat çekmeye başladı ve 2000’lerin başında yerel takımlarda oynarken genç yaşına rağmen müthiş bir yetenek sergiledi. Lisede düzenlenen birçok voleybol turnuvasında şampiyonluklar kazandı ve kendisini kanıtladı. Ancak bu başarının ardından gelen ilgi karşısında ne yapacağını bilemedi; belki de gerginliklerinden dolayı duygusal dalgalanmalar yaşadı...

Bir gün onu keşfeden bir gözlemci çıktı karşısına; “Büyük takımlar seni bekliyor!” dediğinde kalbinde beliren heyecan tarif edilemezdi! Böylece Gözde'nin profesyonel kariyeri başlamış oldu 2004’te Türk milli takımının genç kadrosuna seçildi! Bu aşama onun için büyük bir dönüm noktasıydı ancak aynı zamanda ağır sorumluluklar da yüklenmişti.

Kariyeri boyunca birçok uluslararası turnuvada mücadele etti; Avrupa Şampiyonası’nda elde ettiği başarılar onu tüm dünyaya tanıtacaktı. Türkiye’ye döndüğünde insanlar ona “bir yıldız” gibi bakıyordu ama belki de en büyük başarıları elde ettiği dönemler hiç beklemediği anlarda geldi... Tüm zorluklara rağmen milli takım formasıyla sayısız maçta ter döktü ve taraftarların kalbini kazandı!

Buna rağmen sahada bazı zorluklarla yüzleşmek zorunda kaldı: Yaralanmalar, sert eleştiriler ve bazen düşen moral! Örneğin; 2010’da yapılan Dünya Şampiyonası öncesinde sakatlık yaşaması karamsarlık yarattı ancak hızla toparlandı ve geri döndü! Belki de sporcunun ruhundaki azim burada belirginleşiyordu: Zayıf anlarından daha güçlü çıkmayı başardı!

Sahadaki etkileyici performansı ile sadece ülkede değil uluslararası arenada da tanınmaya başladı. Ancak her şey göründüğü gibi değildi... Kim bilir, belki de basın mensuplarının ilgi alanları dışındaydı özel yaşamındaki sıkıntılar bazen yansıyabiliyordu… Hayranları bunu fark etseydi ne olurdu? Oysaki güçlü görünmek zorundaydı!

Zaman içinde her şeye rağmen gelişimini sürdürdü ve 2016’da Rio Olimpiyatları'nda Türkiye'yi temsil etme fırsatını yakaladı! Orada geçirdiği süre boyunca tarih yazan mücadelelere tanıklık etti fakat madalyanın o kadar da yakın olmadığını hissetti: “Neden hep çaba göstermemiz gerekiyor?” diye düşündüğü anlar olmuştur kim bilir... Yine de özverisiyle herkesin takdirini topladı.

Gözde’nin en dikkat çekici özelliklerinden biri ise saha dışında yaptığı sosyal sorumluluk projeleri oldu! Yer aldığı organizasyonlarla genç kızların spora yönelmesini teşvik etti; “Onlara örnek olmalıyım!” diyerek çıktığı yolculukta pek çok hayalin gerçeğe dönüşmesine yardımcı oldu.

Ayrıca sosyal medyada aktif olarak paylaşımlar yapmasıyla geniş kitlelere ulaştı takipçileriyle kurduğu bağ sayesinde onları motive etmeyi başardı! Üstelik bu dönemde çevresindeki insanlara daha fazla önem vermeye başlamıştı... Belki de başarısı kadar önemli olan şey insanların kalplerine dokunabilmekti!

Bütün bunların yanında spor hayatındaki iniş çıkışlar tabii ki kaçınılmazdı… Özellikle rakipleriyle yaşadığı rekabet içinde bazen gerginlikler yaşandı ama buna rağmen asıl zaferi dostluklarda buldu! Takım arkadaşlarıyla kurduğu bağ ondan daha fazla güç almasına neden oldu – birbirlerine destek olduklarında ise hiçbir şey imkansız görünmüyordu!

2021 yılında milli takımdan emekliye ayrıldığında birçok kişi onun zaferleriyle dolu hayatına dair nostaljik paylaşımlarda bulundu… Ölümünden sonra bile konuşulacak çok şey bırakmıştı ardında: Yaşam dolu kişiliği hala akıllardaydı – adeta efsaneleşmişti…

Sadece bir sporcu değil aynı zamanda toplumun sesi olmaya çalışan biri olarak hatırlanacaktu – bugünün gençlerinin idolü olmuştu çünkü o her zaman sınırlarını zorlayarak yaşamayı seçmişti!