1945 - Fedor von Bock, Alman subay (d. 1880)

1880 yılında Almanya'nın bir köyünde, askeri bir ailede dünyaya geldi Fedor von Bock. Çocukluğu boyunca, annesinin ve babasının disiplinli eğitim yöntemleri sayesinde askeri disiplini ve düzeni içselleştirdi. Ancak, genç yaşta başladığı askerlik kariyeri, onun için sadece bir meslek değil; aynı zamanda hayallerini gerçekleştireceği bir alan olacaktı. Askeriyenin ötesinde hayal gücünü besleyen tek şey, savaş alanında kazandığı başarılar değildi; o dönemin tarihsel olaylarının derin izleri de onun karakterini şekillendirdi. I. Dünya Savaşı sırasında cephedeki tecrübeleri onu yükselişe geçirdi; bununla birlikte bu dönemde aldığı kararlar ve izlediği stratejiler daha sonraki yıllarda tartışmalı bir şekilde ele alınacaktı. 1914’te başlayan savaşın ilk yıllarında hızlı terfilerle dikkat çekti. Özellikle Batı Cephesi'nde gösterdiği liderlik vasfı, ona büyük başarılar getirmişti ancak bu zaferler aynı zamanda onu birçok düşman edinmeye de sevk etti. Savaş sona erdiğinde ise Bock'un gözünde dünya bambaşkaydı... Almanya'nın savaştan yenik çıkması, askeri kariyerinde yeni yollar aramak zorunda kalmasına neden oldu. Weimar Cumhuriyeti'nin zayıflamış yapısı içerisinde kendine yer bulmaya çalıştı fakat asıl çıkışını Nazi Partisi’nin iktidara gelmesiyle gerçekleştirecekti. 1930'ların başlarında Nazi rejimi altında yeniden yükselmeye başladı Fedor von Bock. Üst kademe subayları arasında saygınlık kazandı buna rağmen böyle bir sisteme katılmanın getirdiği yük ve ahlaki çatışmalar belki de onun en büyük mücadelelerinden biri haline gelecekti. Komutanlık ettiği birliklerle Blitzkrieg taktiğinin en önemli uygulayıcılarından biri oldu; bu hamlesiyle Polonya'nın hızlıca işgal edilmesine öncülük etti. Ancak Bock'un kariyerindeki doruk noktası aslında Doğu Cephesi'nde gerçekleşti... Barbarossa Harekatı’nın başında komuta ettiği ordular, Sovyetler Birliği’ni derinden sarsan saldırılar gerçekleştirdi. Görünüşte büyük başarılar kazanmıştı ancak bunların ardından gelen kayıplar ve geri çekilmeler onu derinden etkileyen sonuçlarla yüz yüze bırakmıştı. Düşmanlarını yok etmek için uyguladığı taktiklerin bedeli her zaman ağır oluyordu. İronik olarak, Bock’un kariyerindeki en büyük düşüş de burada başlayacaktı… Stalingrad kuşatmasındaki başarısızlıkları nedeniyle ciddi şekilde eleştirildi ve sonunda görevden alındı; tarihi olayların akışı içinde tarihin gereksiz yere intikam aldığı düşünülebilir mi? Zira bu süreçten sonra Nazilerin içindeki entrikalarla baş etmek zorunda kaldı ve 1944'e kadar aktif görevde kalmayı başardı. Yıl 1945 olduğunda ise savaşın gidişatı çoktan değişmişti... Müttefik kuvvetlerinin ilerleyişi karşısında çaresiz kalan Von Bock, savaşı kaybetmenin acısıyla yüzleşmek zorundaydı; belki de zihninde yıllarca süren mücadelelerin hatırları canlanıyordu... Bu dönemde kendisine ait son anlarının pek çok kişi tarafından incelenip tartışılması oldukça ilginçtir: Sonuçta kim bilir ne tür pişmanlıklar taşıyordu? Savaşın sona ermesiyle birlikte tutuklandı ama idam cezasına çarptırılmadı buna rağmen Nürnberg Mahkemeleri'ne çıkarılması da ayrı bir ironi barındırıyordu çünkü zamanının en güçlü generallerinden biri olarak kabul ediliyordu… Efsanevi liderlerin bile hataları ya da zayıflıkları gün yüzüne çıkınca insanlığın karanlık yönü daha belirgin hale geliyordu! Sonuç olarak hayatının son yıllarında yaşadığı yalnızlık belki de onu düşündürmüştür: Her zaferin ardında kaç kayıp vardır? Ölümünden sonra bile von Bock’un stratejik kararları üzerine çeşitli eserler yazıldı... Bugün bile askeri tarihçiler onun taktiklerini inceliyorlar geride bıraktığı miras tartışmalı olmakla beraber birçok ders çıkarma potansiyeli taşımaktadır! Özellikle cephelerde uyguladığı stratejiler hala birçok akademik çalışmada referans noktası olarak yer almakta… Ve kim bilir belki de bugünlerde genç subay adaylarına ders verirken von Bock ismi hala anılıyor olabilir.