
Doğum Yılı: 1870
Ölüm Yılı: 1937
Baba: II. Abdülhamid
Aile: II. Abdülhamid'in en büyük oğlu
1937 - Mehmed Selim Efendi, II. Abdülhamid'in en büyük oğlu (d. 1870)
Abdülhamid, güçlü bir hükümdar olarak biliniyordu fakat tahta geçme süreci ve sonrası birçok entrikayla doluydu.Genç yaşta, babasının tahtın yönetimindeki sıkı kontrolünü gözlemledi. İlk gençlik yıllarında belki de en büyük zorluğu, kendisini çevreleyen soylular arasında güven arayışıydı. Zira sarayda her şey dışarıdan göründüğü kadar basit değildi pek çok kişi taht için mücadele ederken, Selim Efendi'nin rolü daha çok figüran gibi kalıyordu. Ancak bu durumu kabullenmekte zorlandı; çünkü hem mirasçıydı hem de halkın gözünde potansiyel bir liderdi.İlk eğitimi ona geniş bir perspektif kazandırdı: tarih kitapları arasında kaybolmak ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kadim bilgeliği hakkında derinleşmek… Bu süreçte edindiği bilgi ve deneyimler onu güçlü kıldı ama ne yazık ki gerçek dünya ile olan bağlantısı zayıf kalmaya devam etti.
Belki de en büyük hatası, yalnızca eğitimine odaklanmasıydı; dış dünyayı anlamada yetersiz kaldı ve bu durum onun siyasi arenadaki etkisini azaltıyordu.Buna rağmen genç yaşta evlenme kararı aldı; 1890 yılında Saliha Kadın ile mutlu bir yuva kurdu. Çiftin yaşamları sadece kişisel mutluluklarıyla değil; aynı zamanda devlet meseleleriyle de şekillenmeye başladı. Sarayın içindeki güç dinamikleri onları sürekli gözetliyordu adeta korku dolu gölgeler peşlerindeydi.Fakat işler beklenildiği gibi gitmedi! Selim Efendi’nin siyasi hırsları zamanla ortaya çıkmaya başladı fakat babası II. Abdülhamid’in politikaları altında boğulmuştu bu da onu içsel çatışmalara sürükledi! Zira halkının yanında olmak istiyor fakat aynı zamanda babasının iradesine karşı gelmekten korkuyordu...
Sonuç olarak bir çatışma meydana geldi: Tahtın varisi olmanın getirdiği baskıyla mücadele etmek zorunda kaldı.İronik olarak bu ikilemler onun daha sonra yaptığı hamlelerde belirleyici oldu. 1909’da Meşrutiyet'in ilan edilmesiyle birlikte yeni dönemin kapıları aralanmıştı! Fakat Selim Efendi için bu gelişmeler yalnızca hayal kırıklığı yarattı çünkü aslında o daima geleneklerin içinde var olmayı istemişti... Kendini devrimci ruhun ortasında bulduğunda hayal ettiği saltanat imajından uzaklaştığını anladı.Yıllar geçtikçe Selim Efendi’nin siyasete olan ilgisi azalmaya başladı; dolayısıyla zamanla pasif bir figüre dönüştü… Kendini sanata yönlendirdi belki de – resimler yaptı ve müzikle uğraştı ancak tüm bunlar yine de topluma katkıda bulunma isteğinin önüne geçemedi! Düşünceleri belki de günümüzde bile yankılanıyor: “Kendimi nasıl ifade edebilirim?” diye sorguluyordu her daim…Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmaya başladığı günlerde ise son derece kaygılıydı! Savaşlar patlak verdiğinde ailevi bağlarının dışında başka hiçbir şeyin kalmadığını hissetti – sanki bıçak sırtında yürüyormuş gibiydi… Babası II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ise tam anlamıyla çöküşün başlangıcı oldu!Bu olay sonrası ülke içinde huzursuzluk baş gösterirken Mehmed Selim Efendi giderek daha fazla geri planda kaldı – sanki karnavalda yer alan silik bir maske gibi...
Kaotik atmosferde kendini ifade etmenin yollarını bulamadıkça yalnızlık hissi arttı ve özlem duygusu derinleşti!Son yıllarında yurt dışına çıkmak zorunda kaldığında tüm bunların ağırlığını hissetti kim bilir belki de kendi ülkesinin içinde kaybolmuş hissediyordu? Herhangi biriyle iletişim kurmadan sessizce geçen günler ona acılar getirdi; geçmişte yaşadığı onca anının yükü altında ezildi adeta...Ölümünden sonra geriye kalanlar ise sadece unuttukça azalan hatırlardı… Fakat tarihin tozlu sayfalarında onun adı hep yankılanacaktı: “II. Abdülhamid’in oğlu” olarak anılmaya devam edecekti! Bugün bile bazı tarihçiler anlatır ki onun hayatındaki çelişkiler ve ikilemler aslında modern dünyamızdaki liderlerin sorunlarının temelinde yatıyor olabilir mi? Belki de zamanımızdaki pek çok liderin sahip olduğu baskılar geçmişten miras alınmış...Bugün bile sosyal medyada ‘yetkin liderlik’ üzerine dönen tartışmalar her nesil için farklı olsa da geçmişten aldığı derslerle şekillenen düşüncelerimizi yeniden sorgulatıyor Mehmed Selim Efendi’nin hikayesinin hâlâ taze olduğu kesin!