
Adı: David Kross
Doğum Yılı: 1990
Uyruk: Alman
Meslek: Aktör
1990 - David Kross, Alman aktör
Alman sinemasının genç yaşta parlayan yıldızlarından biri olan David Kross, 4 yaşında sahneye adım attığında henüz hayal bile edemediği bir kariyerin kapılarını aralamıştı. O günlerde bir çocuk tiyatrosunda sahne alırken belki de geleceğin büyük yapımlarının ona doğru yol aldığını sezememişti. Ancak zamanla, onun yeteneği, sadece yerel değil uluslararası platformlarda da dikkat çekmeye başladı.
Kross'un gençliği Berlin'in kalabalık sokaklarında geçti. Kısa zamanda kendini geliştirdi ve 2006 yılında Wim Wenders’in "The End of Violence" filminde küçük bir rol aldı. Bu deneyim onun için yeni kapılar açtı; çünkü bu projede tanıştığı isimler ona daha büyük hayaller kurdurdu. Fakat kim bilir, belki de en büyük çıkışını "The Reader" filmi ile yapacağı o dönüm noktasını görememişti...
Filmde oynadığı rolüyle dünya genelinde tanınmaya başladı ama bu popülaritenin altında yatan zorluklar da vardı. Kross, Hollywood'un talepleri karşısında sıkışıp kalmış hissediyordu ancak bu onu daha da hırslı hale getirdi. Sadece birkaç yıl içinde sayısız projede yer aldı ve her defasında izleyicilerin kalbini fethetmeyi başardı.
Örneğin, 2008 yılında "The Reader" filmi ile Oscar'a aday gösterilmesi ona sadece şöhret kazandırmakla kalmadı; aynı zamanda kariyerinin dönüm noktası oldu. Ancak bunun ardında yatan gerçekler tartışmalı bir şekilde çok farklıydı: Ünlü olmanın beraberinde getirdiği baskılar ve sürekli kameralara maruz kalma durumu Kross’u zaman zaman ruhsal olarak zorladı.
Kross’un kariyeri boyunca üstlendiği rollerin çeşitliliği dikkat çekiciydi; kimi zaman dramalarda derin psikolojik çatışmalarla boğuşan karakterleri canlandırdı, kimi zamansa aksiyon dolu sahnelerde performans sergiledi. Her ne kadar izleyicileri etkilemeyi başarsa da, belki de en zorlandığı dönemlerden biri “Oh Boy!” filmindeki performansıydı zira burada bir kaybedeni canlandırması gerekiyordu...
Yıllar geçtikçe Kross’un oyunculuk becerileri gelişti ve bu durum onu Avrupa sinemasının önde gelen isimlerinden biri haline getirdi; ancak ironik olarak uluslararası arenada tanınma çabaları onu fazlasıyla yorgun düşürdü. Belki de böyle hissetmesinin sebebi aşırı çalışma temposuydu; zira günde on saatlik çekimlerin ardından eve dönerken sıklıkla yalnızlık hissini yaşıyordu.
Bunun yanı sıra sosyal medya üzerinde paylaşımlar yapmakta tereddüt etti çünkü kendi iç dünyasında barındırdığı karmaşa ile kamuoyunun beklentileri arasında gidip gelmek zorundaydı. Birçok sanatçı gibi o da bu ikilemle savaştı; sonuç olarak bazen sessizliğini tercih etti, bazen ise duygularını kelimelere dökmeye çalıştı...
2010'lu yıllara geldiğimizde Kross’un filmleri geniş kitleler tarafından beğenildi fakat derinlerde birçok soruyla baş başa kaldığı biliniyor: Bu başarı gerçekten ne kadar anlamlıydı? İzleyici kitlesi onun içsel çatışmalarından haberdar mıydı? Birçok röportajda açıkladığı üzere; film setlerinde geçirdiği uzun saatlerin ardından evdeki hayatına dair özlem duyuyordu...
Miras ve Etkisi
Kross’un hayatındaki dönüşüm noktalarından biri 2017'de yaşandı: “Görüşme” adlı filmin setinde çalışırken hayatının aşkıyla tanıştı! Yıllarca süren yalnızlığın ardından bulduğu mutluluğun tadını çıkarırken aynı zamanda oyunculuk kariyerine de farklı bir perspektiften bakmaya başladı.
Ölümüyle İlgili İronik Durum
- Kros'un sinemaya olan katkıları halen tartışılsa bile insanların aklında kalan şey onun samimi oyunculuğuydu.
- Zamanla eski filmlerinin yeniden izlenmesi sayesinde genç nesil arasında yeniden popülerlik kazandı!
- Bugün bile sosyal medyada adını duyuran kullanıcıların çoğu onun gençlik fotoğraflarıyla dolup taşıyor...