2011 - Dana Wynter, Alman asıllı Amerikalı oyuncu (d. 1931)

Bir dönem radyo programlarında seslendirme yaparken, "sahnedeki varlığı" ile dikkatleri üzerine çekti. 1950’li yılların başında Hollywood’a adım attığında ise kariyeri için çok önemli bir fırsatla karşılaştı: “Invasion of the Body Snatchers” filminde başrol oynaması... Bu filmle birlikte popülaritesi hızla arttı; ancak film endüstrisindeki kadınların üzerindeki baskılar da artıyordu.Hollywood’un erkek egemen yapısında güçlü kalmaya çalışan Wynter, dönemin toplumsal normlarına meydan okudu. Öyle ki; başarılı bir kariyer inşa ederken kişisel yaşamındaki zorlukları da göz ardı etmediği anlaşılıyordu.

Her ne kadar başarılara imza atsa da... belki de onun en büyük mücadelesi kendisiyleydi! Kim bilir? Belki de bu zorlu yolculukta en büyük hatası kendi sınırlarını yeterince zorlamamasıydı.Kendi hikayesini yazmak için mücadele eden Wynter, sadece Hollywood’un güzellik standartlarına uymakla kalmadı; aynı zamanda çeşitli projelerde yer alarak yeteneklerini sergileme fırsatı buldu. “The Devil's Disciple” gibi önemli tiyatro oyunlarında sahne aldı ve sinemada birçok unutulmaz karaktere hayat verdi. Ancak bu başarılarının arkasında yatan gerçekler çoğu zaman göz ardı edildi: Duygusal çalkantılar ve kariyerin getirdiği stres...Zaman geçtikçe Dana Wynter’ın başarıları pek çok kişi tarafından takdir edilmeye başladı; fakat bunun bedeli ağır oldu! Kendi özel yaşamındaki ilişkilerde sorunlar yaşarken, sürekli olarak yeni projelere yöneldi ve bu durum onu daha fazla yalnızlığa sürükledi.

Hâlâ sahnede olduğu zamanlarda bile içsel bir boşluk hissediyordu belki de onu tanımayan insanların beklentilerine cevap vermek zorunda olmanın getirdiği yorgunluktu.Hayatı boyunca birçok ödül kazanmasına rağmen... belki de en büyük ödülü gerçek duygularını ifade edebilmesiydi! Zaman zaman yaptığı röportajlarda bunun altını çizerken: "Rol almak benim için sadece iş değil; aynı zamanda kendi kimliğimi bulma yolculuğum," derdi sıkça. Böylelikle hem duygusal olarak hem de kariyer açısından yaşadığı tüm dalgalanmaları tek bir cümlede özetlemiş oluyordu.Wynter'ın 2011 yılında vefat etmesiyle birlikte pek çok hayranı yas tuttu... Ölümünün ardından yapılan saygı duruşları ise onun mirasının canlı kalacağının göstergesiydi! Hatta bazı fanlar sosyal medyada onun adına özel etkinlikler düzenleyerek eski filmlerine olan sevgilerini paylaşıp anma etkinlikleri gerçekleştirdiler.Bugün bile Dana Wynter’ın izleri sinema tarihine damgasını vurmuş durumda! Tüm dünya genelinde izleyicilere ilham veren çalışmalarıyla anılıyor böylece o sadece geçmişin tozlu raflarında kalmadığını kanıtladı! Özellikle sosyal medyanın etkisi altında genç kuşaklar arasında yeniden keşfedilen performansları sayesinde şimdiki nesil için ilham kaynağı olmaya devam ediyor!Sonuç olarak… Dana Wynter’ın yaşam öyküsü sadece kişisel zaferlerle dolu değildi; aynı zamanda mücadeleler ve kaybetmelerle örülüydü! Onun hikayesi bize gösteriyor ki… hayatta her şey göründüğü kadar kolay değildir bazen başarıya ulaşmak için birçok fedakarlık yapmak gerekebilir.