<\/noscript>
dayhist.com logoDayhist

Doğum Yılı: 1940

Ölüm Yılı: 2016

Meslek: İranlı yönetmen

Ünlü Filmleri: Yaşamın Üzerinde, Teneke, Kış Uykusu

Ödüller: Cannes Film Festivali Altın Palmiye

Sanat Anlayışı: Minimalist ve şiirsel anlatım tarzı

1940 - Abbas Kiyarüstemi, İranlı yönetmen (ö. 2016)

Bir gün, 1940 yılında, İran’ın kuzeyindeki küçük bir kasabada bir bebek dünyaya geldi. Ailesinin mütevazı yaşamında, belki de gözlerinde taşıdığı büyük hayallerle ilk nefesini aldı. Adı Abbas Kiyarüstemi’ydi; gelecekte sinema dünyasında çığır açacak bir sanatçı olacağı henüz bilinmiyordu...

Büyüdü ve eğitim hayatına adım attığında, sanatın farklı dallarıyla tanışmaya başladı. Ancak, içindeki sinemaya olan tutku hiç dinmedi; o da kim bilir... belki de çevresindeki güzel manzaralar ve yerel hikayeler onu etkiledi. Genç yaşta film yapmaya karar verdiğinde, bazıları onun bu seçimlerini sorguladı. Çünkü İran'da sinema hâlâ gelişmekteydi ve birçok kişi için güvenilir bir kariyer değildi.

1970'lerde Tahran'a taşındığında, sinema dünyasına ilk adımlarını attı. Bu süreçte zorlu mücadeleler verdi ancak bu zorluklar onun yeteneğini daha da keskinleştirdi. Gerçek anlamda ilk filmini çektiğinde, çok geçmeden eserleriyle uluslararası alanda dikkat çekmeye başladı.

Kiyarüstemi'nin en çok tanınan eserlerinden biri "Taste of Cherry" oldu. Filmdeki ana karakterin arabasıyla şehir dışına doğru yola çıkmasıyla başlayan hikaye; intihar düşünceleriyle boğuşan bir adamın ruhsal yolculuğunu anlatıyordu. Belki de bu filmde kendi içsel çatışmalarını ve varoluşsal sorgulamalarını izleyiciye aktararak derin bağlar kurmayı başardı.

Film dünya çapında ödüller kazandı buna rağmen Kiyarüstemi’nin odak noktası asla şöhret olmadı; o sadece insan ruhunun derinliklerine inmeyi amaçlıyordu... Kendi üslubunu geliştirmişti: minimalizm ile doğanın büyüleyici görüntülerini harmanlayarak seyirciyi düşündürmeye teşvik etti.

Kiyarüstemi’nin filmleri genellikle sade diyaloglar ve doğal seslerle doluydu ironik olarak bu sadelik çoğu zaman karmaşık insani duyguları barındırıyordu! Onun eserleri yalnızca İran ile sınırlı kalmadı; birçok festivale katıldı ve dünya genelinde farklı kültürlerden izleyicilere ulaşmayı başardı.

Ancak hayatında her şey göründüğü gibi değildi... O dönem İran'da yaşanan siyasi dalgalanmalarla birlikte sanatçıların üzerindeki baskılar artmıştı. Kim bilir, belki de bu durum onu daha yaratıcı hale getirdi? Yine de Kiyarüstemi her zaman bağımsız bir ses olmak için çabaladı; bunun bedelini ödemek zorunda kaldığı zamanlar oldu.

Zamanla Kiyarüstemi'nin isim duyuldu fakat kendi yarattığı dünya ile ilgili güçlü mesajları önemseyenler arasında... Sinemayı sadece eğlence aracı değil, aynı zamanda toplumsal sorunları gündeme getirmek için bir platform olarak gördü. Bu tutumunu "The Wind Will Carry Us" adlı filminde belirgin şekilde ortaya koydu; burada şehir yaşamının zorluklarını gözler önüne sererken geleneksel değerlerin erozyonuna dikkat çekti!

Tasavvur Edilemeyen Bir Miras

 

Kariyerinin zirveye ulaştığı dönemde bile kendisini sürekli yenileyerek sınırları zorladı... O anlarda tükendiği hissine kapıldığında bile yeni projeler üzerinde çalışıyordu! "Beni neden anlayamıyorlar?" diye haykırmak yerine kendi iç yolculuğuna devam etmeyi seçti çünkü belki de çoğu zaman yalnızdı...

 

2016 yılında hayata gözlerini yumduğunda ardında bıraktığı miras tüm dünyada yankılanmaya devam etti! İronik olarak ölümünden sonra çok sayıda genç yönetmen onun tarzından etkilenerek yeni projeler üretmeye başladı – sanki ona olan özlem yeniden can bulmuştu…

 

Bugün bile sokaklarda dolaşırken veya filmi izlerken “kime ait” olduğunu sorgulayan pek çok insan var! Onun hikayesi sadece filmlerinin içerikleriyle değil aynı zamanda gerçekliği tartışma biçimiyle önemli hale geldi...

 

Eserlerinin yanı sıra kişisel yaşantısındaki düşkünlükleriyle bilinen biri olması da ironik… Artık son yıllarda onun ismi sıkça anılmakta: bazı festivallerde genç yönetmenlerin idolü haline gelmiş durumda!

 

Tarihçiler anlatır ki Kiyarüstemi’nin sanatı hem doğayı hem insanları inceleyen gözlemci yönünü besliyordu: sessizliği konuşkan kılan sahneleri vardı! Onun adı hâlâ nesiller boyu süren tartışmalara yol açıyor – “Acaba onu yeterince anlıyor muyuz?” diye düşünmekten alıkoyamıyoruz kendimizi…

 

Bütün bunların yanında bize bıraktığı sorular arasında en önemlisi şu: Sanat nerede başlar? Ve biz ona nasıl bakmalıyız? Tüm bunlara yönelik cevapların peşinde koşarken ister istemez geçmişe yöneliyor – bugün bile izlediğimiz her filmde Abbas Kiyarüstemi’nin gizli dokunuşlarını arıyoruz!

author icon

Bu içerik dayhist.com topluluğu tarafından düzenlenmiştir

Aynı gün doğan diğer bazı kişiler