1920 - Sacco ve Vanzetti, (Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti) soygun ve cinayet suçlamalarıyla tutuklandı. Amerikan adalet sisteminin ayıbı olarak tarihe geçen davalarından sonra 1927'de idam edileceklerdir.
1920'lerin başında Amerika Birleşik Devletleri'nde, toplumsal adalet ve eşitlik mücadelesi verilen bir dönemde, Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti'nin davası gibi olaylar dikkat çekiyordu. Olaylar silsilesinin başlangıcı ise 15 Nisan 1920 tarihine kadar uzanıyor. O gün, Massachusetts eyaletinde bir ayakkabı fabrikasında çalışan iki erkek, soygun ve cinayet suçlamalarıyla tutuklanmıştı.
Olayın kökenine bakıldığında, dönemin Amerika'sında yaşanan anti-komünist hislerin ve göçmenlere karşı beslenen önyargıların önemli bir etkisi olduğu görülmektedir. Sacco ve Vanzetti İtalyan göçmenlerdi. Öyle ki, bazı kaynaklara göre dönemlerinin en yoğun karamsarlıklarını yaşıyorlardı; çünkü işçi sınıfına ait olmaları onları potansiyel suçlu olarak nitelendiriyordu. Mahkeme süreci boyunca pek çok yanlış anlaşılma yaşandı; hatta birçok tanığın ifadeleri birbirini tutmuyordu.
Bununla birlikte, dava sadece iki adamın hayatını değil aynı zamanda Amerikan adalet sisteminin bütününü sorgulayan bir süreci tetiklemişti. Özellikle sosyalist düşünceye sahip oldukları için bu ikiliye karşı duyulan düşmanlık fazlasıyla belirgindi. Hatırlatmakta fayda var ki bu tür duygular o yıllarda oldukça yaygındı: Amerikan toplumunda göçmenler genellikle düşman olarak algılanıyordu!
17 Nisan 1920'de yapılan duruşmada tanıkların ifadeleri tutarsızdı fakat mahkeme her şeye rağmen suçu Sacco ve Vanzetti'nin üzerine yüklemekte kararlıydı. Dava boyunca yer alan pek çok ayrıntı -bazı tarihçilere göre- aslında önceden yazılmış senaryolar gibiydi; suçsuz insanları hedef alan bir yargılama sürecinin örneğiydi! Bunun sonucunda Sacco ve Vanzetti yargılanarak idam cezasına çarptırıldılar.
25 Ağustos 1927 tarihinde gerçekleştirilen idamlarında milyonlarca insan bu olaya gözyaşı döktü! Bu dava o kadar yankı uyandırdı ki dünya genelinde halk ayaklanmaları bile oldu. İnsanlar eylemler düzenleyerek adalet arayışlarını dile getirdiler . Örneğin, telefon zincirleri kurarak kamuoyunu bilgilendirmeye çalıştılar; radyo duyuruları ile çağrılar yaptılar.
Davadan etkilenen biri de kendi hikayesini paylaşırken "O günlerde ailemle sokaklarda yürürken insanların protesto ettiğini görmek beni derinden etkiledi." demişti . Bu tür kişisel hikayeler, toplumsal bilinçlenmenin ne denli önemli olduğunu gösteriyor!
Olayın Arka Planı
1920'li yılların başında, Amerika Birleşik Devletleri, özellikle göçmen topluluklar arasında ciddi bir sosyal huzursuzluk yaşıyordu. Sacco ve Vanzetti, işçi sınıfı kökenli olarak, devrimci düşüncelere sahipti ve bu durum, onların davasının arka planını oluşturan önemli bir unsurdu. 15 Nisan 1920'de, bir ayakkabı fabrikası soygununda bir güvenlik görevlisi ve bir banka memurunun öldürülmesinin ardından, polis bu iki adamı tutukladı.
Yargılama Süreci
Sacco ve Vanzetti'nin duruşması, 1921 yılında başladı. Dava boyunca, birçok kanıt ve tanık ifadeleri tartışmaya açıldı. Ancak, mahkemenin siyasi önyargıları ve anti göçmen havası, yargılamanın ne denli adil olduğuna dair ciddi kuşkular yarattı. Savunmanın güçlü argümanlarına rağmen, ikili, yargıcın taraflı tutumu nedeniyle mahkum edildi.
Toplumsal Etkiler
Davanın sonuçları, sadece Sacco ve Vanzetti için değil, tüm Amerikan toplumu için büyük bir etki yarattı. Yerel ve uluslararası alanda birçok protesto düzenlendi. 1927'de ikili, idam cezasına çarpıtıldığında, bu karar, adalet sisteminin aşırı politize olduğu ve önyargıların etkili olduğu bir dönemin simgesi haline geldi.
Sacco ve Vanzetti'nin Son Sözleri
Bazı kaynaklara göre idam gününde iki adam son sözlerini söylerken tarihe damga vuran cümleler kullandılar: "Bizler masumuz!" Bu ifade üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala yankılanmaya devam ediyor... Gerçekten masum olan insanların nasıl haksız yere acı çektiğini anlatan birçok eser kaleme alındı; kitaplardan belgesellere kadar pek çok şey üretildi.
Davanın Tarihi Önemi
Sacco-Vanzetti davasının en önemli yönlerinden biri de onun yaratmış olduğu tartışmalardır. Çeşitli aydınlar -toplumun ileri gelenlerinden bilim insanlarına kadar- bu davanın masumiyetine inanan kesimler oluşturdu! Bazen de kalemlerinin ucundan çıkan kelimelerle eylemlere dönüşen metinler ortaya çıktı...
Peki ya bugünün dünyasında? Şu an bile devam eden ayrımcılık problemleri açısından değerlendirildiğinde mesele daha da önemli hale geliyor! Gelişen teknoloji ile Twitter gibi platformlar aracılığıyla insanlar kendilerini ifade edebiliyor; ama aynı zamanda olayların gerçekliği sorgulanabiliyor.
Sosyal Medyanın Rolü
Günümüzde bilgi akışı hiç olmadığı kadar hızlı... Ancak bazen gördüğümüz bilgilerin doğruluğunu sorgulamadan hemen kabul edebiliyoruz . Kısacası 2023 yılı itibariyle benzer şekilde yaşanan olaylarda kullanıcılar artık internetin gücünden yararlanıyor: Twitter'da @................. hesabından yapılan paylaşımlar birçok gencin adalet arayışını alevlendirdi!
Sonuç Üzerine Düşünceler
Tarihteki bazı olaylara bakarken şu soruyu sormak gerekiyor: Biz bugün hala adil miyiz? Yüz yıl önceki hatalarımızdan ders alabiliyor muyuz? Belki de herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünya hayali üzerinde düşünmemiz gerek... Unutmayalım ki tarih yalnızca geçmiş değildir; geleceğimizi şekillendiren en büyük öğretmendir!