1938 - Dr. Lütfi Kırdar, İstanbul Vali ve Belediye Başkanlığına atandı.
1938 Yılı ve Dr. Lütfi Kırdar’ın İstanbul’a Katkıları
İstanbul, 20. yüzyılın ortalarına doğru büyük bir dönüşüm sürecine girdi. Bu dönüşümün önemli figürlerinden biri olan Dr. Lütfi Kırdar, 1938 yılı itibarıyla hem İstanbul Valisi hem de Belediye Başkanı olarak atandı. Ama bu göreve geliş hikayesi pek de sıradan değil.
Dr. Lütfi Kırdar’ın Göreve Başlangıcı
Bazı tarihçilere göre, 1938 yılı Türkiye için yalnızca siyasi değişimlerin değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal değişimlerin de habercisiydi. Dr. Lütfi Kırdar'ın atanması, bu dönemin kritik bir parçasını oluşturuyordu. O tarihlerde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün ideallerini yaşatacak yeni bir yönetim anlayışına ihtiyaç vardı.
17 Şubat 1938’de saat 10:30’da, İstanbul Valiliği makamında düzenlenen bir törenle göreve başlayan Kırdar için “İstanbul’un geleceğini değiştirecek adam” ifadesi sıklıkla kullanıldı . Zira onun şehre kazandırdığı yenilikler sadece altyapıyla sınırlı kalmayacaktı.
Kırdar Döneminde Yenilikler
Göreve başladığı günden itibaren Kırdar, İstanbul’un modernleşme sürecine hız kazandırdı. Örneğin; toplu taşıma sisteminin geliştirilmesi için yeni otobüs hatları açtı ve mevcut hatların sayısını artırdı! Ayrıca şehir içindeki yolların genişletilmesi gibi altyapı projelerine öncülük etti.
Bunların yanı sıra kültürel alanlarda da büyük adımlar attı! Taksim Meydanı’nın yeniden düzenlenmesi gibi projeler sayesinde şehrin sosyal hayatını canlandırmayı başardı . Herkesin aklında aynı soru vardı; “Bu adam ne kadar daha ileri gidebilir?”
Tarihsel Arka Plan: Ekonomik Dönüşüm ve Toplumsal Değişimler
1930’ların sonlarına gelindiğinde Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar giderek hissediliyordu! Özellikle tarımda yaşanan sıkıntılar sebebiyle halk arasında huzursuzluk had safhadaydı . Bunun yanında dünya genelinde artan siyasi gerilimler ve savaş hazırlıkları toplumda korku yaratıyordu.
Kırdar’ın Sosyal Politikaları
Kırdar bu zorlu süreçte sosyal politikalarını devreye sokarak halkın güvenini kazanmaya çalıştı! Mahallelerdeki dayanışmayı artırmak amacıyla yerel etkinlikler düzenledi ve şehirdeki birçok kültürel etkinliğe ev sahipliği yaptı .
"O günlerde sadece gençlerden oluşan koro ile yapılan etkinliklerdeki coşku her şeyin üstündeydi." diyor Gülseren Hanım... O günlerde insanların yüzündeki mutluluk gerçekten de çok değerliydi!
Sosyal Medya Olmadan Dayanışma Mekanizmaları
Sosyal medyanın olmadığı o dönemde iletişim yöntemleri oldukça farklıydı! Telefon zincirleri kurulmuştu; insanlar birbirlerine haber vermek için çaba harcıyorlardı . Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyordu… Bir anlamda eski usul dayanışma duygusu canlıydı.