1938 - Muhammed İbrahim Kadri, Afgan güreşçi

Bir gün, 1938 yılının sıcak bir yazında, Hindistan'ın kuzeydoğusundaki Afgan köylerinden birinde, Muhammed İbrahim Kadri dünyaya geldi. Çocukluğu sıradan geçerken, belki de etrafındaki güreşçilerin ve sporcuların hikayeleri, onun ruhuna ilham veriyordu. Ancak bu sadece bir başlangıçtı; genç yaşta güreşe olan tutkusu onu başka bir yola yönlendirecekti.

Yıllar geçtikçe genç Muhammed, güçlü vücut yapısı ve azmi ile dikkat çekmeye başladı. Aile büyükleri onun geleceğini parlak görüyordu; buna rağmen, daha fazla destek bulmak için kendi başına çalışmak zorunda kaldı. Bir yandan tarla işlerinde ailesine yardım ederken diğer yandan güreş antrenmanlarına katılıyor, kendi sınırlarını zorlayarak her seferinde daha iyiye ulaşmaya çalışıyordu.

Güreş kariyerinin ilk adımlarını attığı dönemde karşılaştığı zorluklar ona sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel olarak da güç kattı. Yıllar içinde birçok rakiple ringe çıkarken kaybettiği her maçdan dersler çıkardı ancak bazı kayıpları onu daha çok hırslandırıyordu.

Böylece gün geldiğinde, 1960'lı yılların ortalarında önemli yarışmalara katılmaya başladı. Kendisi gibi güreşle haşır neşir olan binlerce gençten biri olmasına rağmen hızla adını duyurmaya başladı; bu noktada kendisine dönemin en iyileri arasında yer buldu. İlk büyük başarısını kazandığında altın madalyayı evine getirdiğinde tüm köyü gururlandırmıştı!

Ancak bunun ötesinde bir şey vardı: Daha çok mücadele etmek istiyordu! Başarılarının getirdiği üne rağmen kendisini yeterli görmedi ve antrenmanlarına devam etti; işte belki de bu tutku onu farklı kılan unsurlardan biri oldu... İronik olarak birçok sporcu başarıya ulaştığında gevşerken o tam tersine daha fazla sıkı çalışmayı seçti.

Her geçen yıl ilerledikçe uluslararası arenada şampiyonlukları arttı. Her kazandığı madalya yeni kapılar açıyor ve onu uluslararası alanda tanınan bir isim haline getiriyordu ama bu süreçte arkadaşlarıyla bağlarını koparmadı! Onun kalbindeki dayanışma duygusu her zaman ön planda oldu; böylelikle diğer sporculara da mentorluk yapmaya başlamıştı.

Yalnızca ringde değil hayatın pek çok alanında da kendini geliştiren Muhammed İbrahim Kadri’nin kişisel hayatında zorluklar eksik olmadı: Belki de en büyük çelişkisi kişisel yaşamındaki derin yalnızlık hissiydi... Zamanla spor kariyerinin zirve noktasına ulaşsa da bunu yaşamda denge kurmadan başarmanın zorluğunu anladı.

Buna rağmen inatçı ruhu her daim galip gelmesini sağladı; antrenmanlarına olan düşkünlüğü ona çeşitli ödüller getirdi ama aynı zamanda toplumun gözünde de önemli bir figür haline gelmesine yol açtı. Kendisinden sonra gelen nesillere örnek olmanın yanı sıra yenilikçi düşünceleriyle birlikte geleneksel güreşi modernize etmeye yönelik adımlar attı!

1990'ların sonlarına doğru artık yaşlanmıştı fakat hiç durmadı! Genç yeteneklere rehberlik etmeyi sürdürdü çünkü onlara yapılan yatırımın gelecekteki şampiyonların yetişmesine yardımcı olacağına inanıyordu... Öte yandan hala sahneye çıktığında eski dinamizminin peşinden koşuyordu!

Tüm bunlar yaşanırken kim bilir kaç kişinin kalbinde ilham verdi? Tarihçiler anlatır ki onun hikayesi sadece Afganistan'da değil tüm dünyada yankılar uyandırdı! Güreşteki becerileri kadar insanlığa olan katkılarıyla da hatırlanacak ve kalplerimizde yer edilecekti...

Bunun yanı sıra 2000 yılında futbolun zirvesindeki başarılarıyla birlikte resmi emekliliğini ilan ettiğinde ardında bıraktığı miras büyüktü: sayısız madalya ve unvan dışında sonraki nesillere örnek teşkil edecek değerlerdi bunlar...

Mirasının temel taşlarından biri ise spora olan bağlılığıydı ki bu durum günümüzde bile pek çok gencin ilham kaynağı oldu! Onun adı sıkça duyuluyor hâlâ müzik videolarında veya motivasyon konuşmalarında karşımıza çıkabiliyor!

Kendisi birkaç yıl sonra 2010 yılında vefat ettiğinde bütün ülke yas tutmuştu... Bugün bile sosyal medya platformlarında eski maç görüntülerini izleyip hatırlanan o efsanevi hareketlerini paylaşan yüzlerce kişi var! Hatta bazı ülkelerde 'Kadri Günü' adı altında etkinlikler düzenleniyor.