1892 - George Paget Thomson, Britanyalı fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (ö. 1975)

George Paget Thomson, 1892 yılında, İngiltere’nin en prestijli şehirlerinden biri olan Cambridge’de dünyaya geldi. Annesi bir müzik öğretmeni, babası ise ünlü fizikçi J.J. Thomson'dı. Bu durum, belki de genç George’un bilime olan ilgisinin kıvılcımını ateşlemiştir. Babasının laboratuvarında geçirdiği zamanlar, onun için unutulmaz anılarla doluydu; böylece kendi yolculuğu da çoktan başlamıştı.

Ancak hayat her zaman öngörülebilir değildir. Eğitim hayatına başladığında, George’un yolu diğer öğrencilerden oldukça farklıydı. Her ne kadar zeki bir çocuk olsa da, derslerinde kaydettiği başarılar dalgalanmalara neden oldu. Bu durumu çoğu zaman sorguladı belki de babasının gölgesinde kalmaktan korkuyordu? Zamanla kendine özgü bir bilim anlayışı geliştirdi ve bunun peşinden koşmaya karar verdi.

1910’lu yılların başlarına geldiğimizde ise, dünya savaşının etkileri tüm şiddetiyle hissediliyordu. Thomson, savaşa katılmak yerine akademik kariyerini sürdürmeyi tercih etti ve bu seçim ona büyük fırsatlar sundu. Özellikle 1927’de gerçekleştirdiği deneyler sonucunda elektronların dalga özelliklerini keşfetmesi bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı; böylece Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan ilk Britanyalı oldu! Ancak bu başarı onun için beklenmedik bir sonuçtu; çünkü daha önce pek çok eleştiri almıştı ve kim bilir... belki de bu ödülün getireceği üne hazırlıklı değildi.

İronik olarak Thomson’un bulguları sadece fiziğin temel kurallarını değiştirmekle kalmadı; aynı zamanda atomun yapısını anlamamızı sağladı ve kuantum teorisinin gelişimine büyük katkıda bulundu. Bu bağlamda düşünürsek, onun çalışmaları gelecekteki pek çok buluşun temelini oluşturdu mesela transistörlerin icadı veya modern elektronik aletlerin gelişimi...

Thomson'un yaşamındaki dönüm noktalarından biri ise 1939 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne yaptığı ziyaret oldu. Burada pek çok akademisyenle tanışarak fikir alışverişinde bulundu; ancak dönüşünde yaşadığı aşırı eleştiriler onu derinden etkiledi! Birçok kişi onun bilimsel çalışmalarının gereksiz olduğunu savundu fakat o asla pes etmedi.

Savaş sonrası dönemde tam anlamıyla yeniden doğuş yaşadı! Yüksek lisans dersleri vermeye başladı ve eğitim alanında önemli rol oynadı sadece bir öğretmen değil aynı zamanda mentor haline gelerek birçok gencin bilim yolculuklarında rehberlik etti.

Ayrıca yaşadığı dönem boyunca çeşitli kuruluşlarda görev aldı: Kraliyet topluluğuna üye oldu; ayrıca fizik kongrelerinde sıkça yer aldı... Bunlar yetmezmiş gibi yeni nesil araştırmacılar yetiştirmeye devam etti özellikle gençlere mentorluk yaparak bilime olan sevgilerini artırmaya çalıştı!

Kendi döneminin en dikkate değer bilim insanlarından biri haline gelmişti ama belki de en büyük başarısı insanların ona duyduğu güveni kazanmasıydı! 1975 yılında hayatını kaybettiğinde ardında bıraktığı miras yalnızca bulgularıyla sınırlı değildi aynı zamanda bilimin evrenselliğine inanan ve bunu yaymak için çabalayan bir akıl hocasıydı.

Bugün bile Thomas’ın yaptığı araştırmalar üzerine tartışmalar sürüyor! Onun adı birçok üniversitede anılıyor ve eserleri hala okutuluyor… Hatta ilginçtir ki atom fiziğinin temellerini atan isimlerden biri olarak kabul edilen George Paget Thomson'un adıyla anılan birçok ödül bulunuyor!